Avrupa Yeşil Başkentleri: Hamburg
Rüksan Tuna, Y. Mimar
Biz kentlilerin kentten birçok beklentisi var kuşkusuz. Daha ‘sürdürülebilir’, daha ‘yaşanabilir’, daha ‘erişilebilir’, daha ‘dayanıklı’, daha ‘esnek’, daha ‘saygılı’... kısacası daha ‘insana yakışır’ kentler istiyoruz. Bunun için ulusal ve uluslararası birçok çalışma sürdürülüyor. AB 2006 senesinden bu yana vermekte olduğu çevre başkenti ödülleri de bunlardan biri.
Daha yaşanabilir kentler için örnek teşkil edebilecek bu ödüllü kentleri bu sayıdan itibaren sizlere bir yazı dizisi halinde aktarmak istiyoruz. Bu kentler hangileridir? Ödül alabilmek için ne gibi uygulamalar gerçekleştirdiler? Hangi nitelikleriyle kendimize örnek alabiliriz? 2011’i geride bıraktığımız bugünlerde, 2011 senesinin ödüllü kenti Hamburg, dergimizde yer alacak ilk kentimiz.
İlk Ödül Stockholm'un
İlk Avrupa Yeşil Başkent Ödülü 2010 yılında İsveç’in başkenti Stockholm’e verilmişti. Stockholm bu ödülü; çevreci özelliklerin gerçekleştirilmesi adına bütünleşik idari yapıya sahip olması, 1990’dan itibaren karbon dioksit salımını yüzde 25 oranında düşürmesi ve 2050’den itibaren fosil yakıt kullanımını bırakmayı hedefliyor olmasından dolayı aldı.
Avrupa Komisyonu’nun bu ödüllerle amacı; ödüllendirilen kentlerin diğer Avrupa kentlerine yol göstermesi, öncülük etmesi, iyi uygulama örnekleri sunması, deneyim, düşünce ve fikirlerini diğer kentlerle paylaşması.
Yeşil Başkent Ödülleri Nasıl Gelişti?
2006 yılında Estonya’nın başkenti Tallinn kentinde 15 Avrupa kentinin (Tallinn, Helsinki, Riga, Vilnius, Berlin, Warsaw, Madrid, Ljubljana, Prague, Vienna, Kiel, Kotka, Dartford, Tartu ve Glasgow) Belediye Başkanları‘nın katıldığı bir toplantı gerçekleştirildi. Toplantıya katılan belediyeler çevre dostu kentsel yaşama öncülük eden kentlere ödül verilmesi kararını aldı.
Avrupa Komisyonu’nun bu ödülü konumlandırırken amacı; kentlerdeki yaşam alanlarını ve genel olarak tüm çevreyi iyileştirmekti. Her yıl bir kentin ödüllendirilmesi yoluyla diğer Avrupa kentlerine yol göstermesi, öncülük etmesi, iyi uygulama örnekleri sunması, deneyim, düşünce ve fikirlerini diğer kentlerle paylaşması öngörüldü.
Başvuru yeterliliğine sahip her Avrupa kenti Avrupa Yeşil Başkent Ödülü resmi web sayfasından online başvuru formu teslim edebiliyor. Başvurulardan sonra iki aşamalı bir değerlendirme süreci uygulanıyor.
2012 yılının Yeşil Başkent ödülünü İspanya’da Vitoria-Gasteiz şehri alırken 2013 yılının ödülünü de Fransa’dan Nantes layık görüldü. Bir sonraki sayılarımızda bu kentlere yer vereceğiz.
2014 Avrupa Çevre Başkenti Haziran'da açıklanacak. 2014 senesi başvuruları
arasında Türkiye’den 2 şehir: Bursa ve Trabzon da yer alıyor. Bursa ve Trabzon, ödül için aralarında Viyana, Paris, Torino, Frankfurt, Rotterdam'ın da bulunduğu 17 şehirle yarışacak.
Nüfusu 200 bin kişiyi geçen şehirlerin katılabildiği ödül programında, şehirlerin eylem planları, şehir yaşamını her yönüyle kapsayan 12 gösterge üzerinden değerlendirmeye tutuluyor. Uzmanlar, küresel iklim değişikliğine yerel katkı, yerel ulaşım, sürdürülebilir arazi kullanımını kapsayan yeşil kentsel alanlar, doğa ve biyolojik çeşitlilik, yerel çevresel hava kalitesi, gürültü kirliliği, atık üretimi ve yönetimi, su tüketimi, atık su yönetimi, ekolojik inovasyon ve sürdürülebilir istihdam, yerel idarenin çevre yönetimi ve enerji verimliliği konularında aday şehirleri denetliyorlar.
Bundan 25 yıl önce kuzey ülkelerine gitmek üzere yola çıktığımızda, Hamburg’a da uğrayalım, liman kentleri ilginç olur, görelim demiştik. Kuzey Ren Vestfalya’daki Alman dostlarımız da dahil, bizzat Hamburg’da yaşayan Türk arkadaşlarımız ‘’orada hiçbir şey olmadığını, illa görmek istiyorsak liman kısmına gitmememizi, gidersek de arabanın kapısını camını sıkı sıkı kapamamızı’’ tembihlemişlerdi. Hakikaten de öyle oldu, arabadan çıkmadan bir Hamburg gördük ne gördüysek.
Bundan yıllar sonra, Nisan 2007’de, Almanya’nın dönem başkanlığını yaptığı Avrupa Mimarlık Politikaları Forumu (EFAP) Hamburg’da gerçekleşti1. Toplantının teması ‘’Sürdürülebilir Kentsel Gelişim için Yapı Kültürü2’’ idi. Ardından, Federal Mimarlar Odası (BAK)3 foruma katılan konuklara gururla gezdiriyordu liman bölgesini. Planlaması tamamlanmış liman bölgesinde her bir adayı, parseli ünlü mimarların yaratıcı ellerine bırakmış, yüksek kaliteli ofisler, konutlar, yaşlılar evi, opera binası ve kamusal alanlar: parklar, bahçeler, teraslar tasarlatmışlardı. Rakamlar Türkiye ile karşılaştırılamayacak kadar yüksekti (hala daha öyledir- m2sini 6500 avro’ya mal ediyorlardı). Proje kamu-özel sektör işbirliği ile hayata geçirildi. Planlamayı Hamburg eyaleti yönetimi üstlendi. İşveren de bizzat eyaletti (Hafencity Hamburg GmbH). Mimarlık forumu toplantısında dağıtılan kitapçığın ön sözünde, Federal Ulaştırma, Yapı ve Şehircilik Bakanı Wolfgang Tiefensee yapı kültürü kavramının yıllardır odalar, birlikler, inşaat ve yapı sektörü ve hükümetin kültür ve medya komisyonlarında görüşülerek halka maledildiğini, Alman Parlamentosu’nda 2002 yılında tartışıldığını, Alman yapı kodlarına dahil edildiğini, yapı kültürünün artık mimarlık politikaları haline geldiğini, 2005 yılında bu konuda hazırlanan raporun parlamentoya sunulduğunu ve akabinde 2006 yılında Federal Yapı Kültürü Vakfının kuruluşunun onaylandığını belirtiyordu.
Bilindiği gibi Hamburg limanı Elbe nehri havzasında, denizden epey içeride kurulmuştur. Gemi tonajlarının artması ve hacimlerinin büyümesiyle beraber bu büyük gemiler nehre giremiyordu. Dolayısıyla depolar, antrepolar ve yük boşaltma alanları işlevsiz kalmıştı. 1997’de Hamburg eyaleti limana dönüşüm planları başlattı. 2000 yılında açılan Hamburg master planı yarışmasını Hollandalı KCAP ve Alman ASTOC firmaları ortaklığı kazanmıştı. Hamburg senatosunun onayladığı plan şeması komşuluk ilişkilerini temel alıyordu. 2010’da 132 hektar alan daha planlama alanına dahil edildi. Master planda belirlenen işlevlere ait tekil binalar da tasarım yarışmaları açılarak elde edildi. Yarışmalara hem yerli hem yabancı firmalar katıldı. Jüriler hükümet yetkilileri dahil, serbest mimarlar, mal sahipleri ve yatırımcılardan oluşturuldu. Yarışma kriterlerinde sürdürülebilirlik, çevre dostu yaklaşımlar ve yüksek kalitede tasarımla yaşam kalitesini yükseltmek öne çıkıyordu.
Burada planlamanın ve halkın katılımının önemine geleceğim. Mahalleler dönüştürülürken kent sakinlerinin katılımı esas alındı. Elbe nehri kıyıları boyunca halka açık oturma yerleri, parklar oluşturuldu. Özellikle yayalara ait yollar planlandı. Toplu ulaşımda metro ağı yeni yapılan istasyon ile mahalleye uzatıldı.
Bilindiği gibi Hamburg 2011 Avrupa Çevre başkenti seçildi. Avrupa Çevre komisyonu 2010 yılında bu ünvanı İsveç’in başkenti Stockholm şehrine vermişti.
Bu ünvanı için komisyonun üç önemli kriteri var:
1) Bu kentler daha önce çevreyi koruma adına başarılanlar (Hava kirliliği, gürültü kirliliği ve iklimi koruma adına yapılanlar). 2) Şehrin gelecek planları.
3) Bu kentte Avrupa'nın çevre başkenti fikrini geliştirip, diğer şehirleri de çevreci bir tutuma teşvik etmek için planlanan ve yapılanlar.
Hamburg bölge belediyeleri ve eyalet yönetimi, bu unvanı hak edebilmek için, bir yandan master planı uygularken çevre dostu yaklaşımlardan, diğer yandan da dönüşümle yeni değerler yaratırken kent halkı için kamusal alanlardan ödün vermemek istediler. Çevre Başkenti kapsamında pek çok etkinlik düzenlendi. Belediyelerde bilgilendirme standları açıldı. Enerji tasarrufu konusunda halk bilinçlendirildi. Yapılara ısı izolasyonu teşvikleri verildi. Bisiklet kullanımı teşvik edildi. Yılın belli Pazar günleri yollar trafiğe kapatılarak, o günlerde vapur, metro ve tramvay ücretsiz kullandırıldı. Mahallelerde planlar ve maketlerle çalışılarak oralarda yaşayan halka nasıl bir çevrede yaşamak istedikleri soruldu. Özellikle kadınlar ve çocuklar katılımcı olarak somut taleplerini bildirdiler. Yaratıcı fikirlere açık, interaktif sergi treni Avrupa’nın 18 kentini dolaştı. Yaşanan krize rağmen planlananlardan ödün verilmedi. Ve eski liman bölgesi bugün hem yatırımcılar açısından cazip, hem içinde yaşayan, çalışan ve barınan kentliler açısından yaşam kalitesi yüksek bir kentsel dönüşüme uğradı. Proje toplam tutarının 10 milyar dolar olduğu söyleniyor. Bunun karşılığında 388 hektar alan dönüştürüldü. Planlamada 10 mahalleyi kapsayan,12 bin kişilik konutla 45 bin kişilik işyeri yaratıldı. Tamamlanma tarihi 2025 olarak öngörülen projenin %40’ı tamamlanarak, yaşanmaya başladı6.
Ödüllü ve çevre dostu uygulamalardan örnekler şöyle:
- Bölgenin ilk ilkokulu Katharinenschule (tasarım Alman mimarlık firması Spengler & Wiescholek) 2009’da açıldı.
- Coffee Plaza ve hemen ona bitişik Hamburg-Amerika-Center (tasarım Richard Meier) 2010’da açıldı.
- Güneydeki Magellan Terasları kent halkının suyla buluştuğu önemli bir kamu alanı. Burası yakında tamamlanacak olan Elbefilarmoni Konser Salonu’na da yürüme mesafesinde.
- Yine Almanya’nın ünlü Spiegel yayınevi binası ve yaklaşık 21 bin m2’lik ofis binası Ericus Contor (her ikisinin de tasarımcısı Kopenhag’dan Henning Larsen) 2011 içinde açıldı.
- Konut bloklarıyla ofis binalarının ortak noktası: kamusal park alanı, Sandtorpark şu anda kullanıma açılmış durumda.
- Herzog de Meuron Mimarlık’ın projesi Elbe Filarmoni konser salonu eski bir kakao antreposunun dönüştürülmüş hali. Eski yapı yıkılmamış, üzerine cam konstrüksüyon ağırlıklı eklenti yapılmış. Bina 2014’te tamamlandığında 5 yıldızlı bir otele ve 45 apartman dairesine de ev sahipliği yapacak.
- Çevre ödüllü Unilever binası ve Marco Polo konut bloğu (tasarım Behnish Mimarlık) bölgeye değer katan yapı örnekleri olarak sayılıyor.
- Kamusal alan planlamasına güzel bir örnek de Dalmankai basamakları. Suya yakın olabilmek için illaki bir şey yiyip içmenin ve bir ödeme yapmanın gerekmediği, sadece nefes alıp dinlendiğiniz bir alan burası, çevrede çalışanlar tarafından öğle tatillerinde kullanılıyor.
- Başka bir örnek de Strandkai rıhtımı. Burada yaz aylarında açık hava sineması, tiyatro oyunları, festival etkinlikleri yer alıyor.
- Othmarschen Parkı da yine yeni oluşturulan kamusal alanlardan biri.
- Böge Lindner tasarımı yaşlılar evi Sandtor liman bölgesinde yer alıyor. Martha Vakfının işleteceği 2-3 odalı apartman daireleri Filarmoni salonu ve diğer aktivitelere çok yakın. Alt katlarında ise sağlık merkezi ve medikal servisler, eczaneler bulunuyor.
Eski terk edilmiş depolar, antrepolar, korkularak gezilen ıssız sokaklar yerlerini, kent merkezinin yükünü alarak (%40’ını) hafifletecek cazip bir çekim alanına bırakmış durumda şimdi.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: İnsan odaklı bir planlamayla kenti olumlu dönüştürmek mümkün.