Su Krizi İle Mücadelede Etkili ve Entegre Çözümler Şart
ALTER Uluslararası Mühendislik ve Müşavirlik’in Yönetici Ortağı Dide Özdikmen
Eskiyen altyapı sistemi, mevcut şebekenin bilinmemesi, coğrafi bilgi sisteminde verilerin düzenli olarak aktarılmamış olması, bir hidrolik modelin şehir bazlı, ana boyuta bakılarak yapılmamış olması, belediye basınç katlarının düzgün ayrılmamış olması gibi nedenlerden ötürü fiziki kayıp kaçakların yaşanıyor.
Yağışların beklendiği gibi gerçekleşmemesi sonucu “kuraklık ve su tasarrufu” gündemdeki önemli konular arasında ilk sıralarda yerini aldı. Uzmanlar, su kaynaklarının korunması yanında yeni su kaynaklarının entegre bir sistemle planlanmasının zaruri hale geldiğini belirtiyor.
Türkiye’nin toplam kullanılabilir yeraltı ve yer üstü potansiyeli 112 milyar metreküp ve kişi başına düşen su potansiyelinin yılda kişi başına 1500 metreküp olduğunu hatırlatan uzmanlar, rakamlara bakıldığında su tasarrufunun ne denli gerekli olduğunun da göründüğünü söylüyor.
TÜRKİYE'NİN TOPLAM KULLANILABİLİR YERALTI VE YER ÜSTÜ POTANSİYELİ 112 MİLYAR METREKÜP VE KİŞİ BAŞINA DÜŞEN SU POTANSIYELİ YILDA KİŞİ BAŞINA 1500 METRE KÜP.
Bu alanda önemli çalışmalara imza atan ALTER Uluslararası Mühendislik ve Müşavirlik’in Yönetici Ortağı Dide Özdikmen, su krizi ile mücadelede etkili ve entegre çözümlerin gerekliliğine işaret ederek, alınması gereken tedbirleri ve yapılması gerekenleri anlattı. Gelir getirmeyen suyun azaltılması, havza bazlı planlamalarla kaynakların korunması ve atık suların yeniden kullanılması ile suyun miktar ve kalite açısından takip edilmesinin önemine değinen Özdikmen, şu bilgileri verdi: “Bilindiği gibi kuraklık artıyor, barajlardaki doluluk oranları gittikçe azalıyor. ALTER olarak hazırladığımız havza bazlı kuraklık master planları da gösteriyor ki önümüzdeki senelerde süreç daha da sıkıntılı bir hale gelecek ve ani bir çözüm de mümkün görünmüyor. Dolayısıyla kuraklık konusunda tedbirler ve eylem planlarına geçmemiz, farkındalık yaratmamız gerekiyor. Eskiden dağıtım sistemlerinde barajların yapılması, ana isale hatları ile belediyelere içme suyu tedariki ve temini ön sıralardayken, şimdi temin edilen suyun dağıtım şebekesinde optimum şekilde kullanılması önemli. Yani eskisi gibi kaynağın bulunması, büyük yatırımlarla o kaynağın depolanması ve suyu tüketicilere ulaştırılmasındansa, şu anda mevcutta ulaştırılan suyun, kayıp kaçakları en aza indirgeyerek son tüketiciye teslim edilmesi noktasında çalışmalar büyük önem taşıyor.”
“Yeni kaynaklardan ziyade mevcut kaynaklar efektif kullanılmalı”
Yerel idarelerin bu konudaki farkındalığının ve projelerinin de arttığını ifade eden Özdikmen, “Zaten mevcutta iletilen bir suyumuz var. Ancak belediyelerde hem idari hem fiziki kayıp kaçaklar çok yüksek oranda… 50 yıldır faaliyet gösteren ve gelir getirmeyen suyun azaltılması konusunda entegre çözümler sunan bir firma olarak 26 havzadan oluşan ülkemizde, yaklaşık 7 – 8 havzanın master plan çalışmasını biz yaptık ve şu an havzalarımız ne durumda, kaynaklarımız ne durumda, efektif kullanılması gereken yer üstü ve yer altı sularımız ne durumda biliyoruz. Bunları bilen bir mühendislik firması olarak diyoruz ki, zaten kaynaklarda sıkıntı olduğu için yeni kaynaklardan ziyade mevcut kaynaklarımızı düzgün kullanalım, farkındalık yaratalım ve kayıp kaçağı en aza indirgeyelim.” dedi.
SU ÖLÇÜLEMEDİĞİNDE NE KADAR KAYIP KAÇAK OLDUĞU DA BİLİNEMEYECEKTİR VE ÇÖZÜM NOKTASINDA EKSİKLİK YAŞANACAKTIR.
Kayıp kaçakları en aza indirgemek için ne yapmalı?
Eskiyen altyapı sistemi, mevcut şebekenin bilinmemesi, coğrafi bilgi sisteminde verilerin düzenli olarak aktarılmamış olması, bir hidrolik modelin şehir bazlı, ana boyuta bakılarak yapılmamış olması, belediye basınç katlarının düzgün ayrılmamış olması gibi nedenlerden ötürü fiziki kayıp kaçakların yaşandığını söyleyen Özdikmen, “8 Mayıs 2014 tarihinde bir yönetmelik çıktı ve tüm ilgili belediyelere dağıtıldı. Bu yönetmelik çok açık bir şekilde diyor ki, belediyelerin kullandıkları gelir getirmeyen suyu yaklaşık yüzde 17 civarına düşürmeleri gerekiyor ki bu bazen yüzde 50’ler, 75’ler oranında… Bazı belediyelerimiz bu konuda farkındalık sahibi, çok büyük adımlar attı, 20 senedir çok iyi sistemler ortaya koyuyorlar ancak hala yapılması gereken çalışmalar var.” dedi.
“Su ölçülemediğinde ne kadar kayıp kaçak olduğunun da bilinmesi mümkün olmaz”
Ölçülebilirliğin önemine de işaret eden Özdikmen, suyun ölçülemediğinde ne kadar kayıp kaçak olduğunun da bilinemeyeceğini ve çözüm noktasında eksiklik yaşanacağını ifade etti. Ölçülebilir alt bölgeler oluşturularak scada denilen izleme sistemine entegrasyonun yapılması gerektiğinin altını çizen Özdikmen, “Zamanla yarışıyoruz ancak bunu yaparken bazen planlaması ve master planlaması çok önemli olan konularda hemen bir inşaata girmeyi ya da altyapı tam hazırlanmadan hızlı tedbirler almayı öngörüyoruz. Ne yazık ki su ve çevre konularında hızlı ve anlık çözümler yok. Düzgün planlama yapmadığımız takdirde hem yatırım maliyeti çok fazla oluyor hem de kısa vadeli çözümler uzun vadede daha büyük problemleri beraberinde getiriyor. Bizim tavsiyemiz öncelikle belediyelerin, kamu kuruluşlarının, idarelerin özellikle su kayıp kaçakları konusunda bir mühendislik müşavirlik hizmeti alarak problemleri ve altyapıyı tespit etmeleri, mevcut altyapının haritalara işlenmesi, modellerinin yapılması, basınç katlarının ve alt bölgelerin oluşturulması, alınacak tedbirlerin belirlenmesinden sonra önceliklendirerek yatırım planlarına geçilmesidir.” dedi. Kısa, orta ve uzun vadeli planlamalar yapılmadan, yapılacak yatırımların önceliklendirilmesi düşünülmeden, mali ve teknik fizibilitesine bakılmadan altyapı konusunda inşaatlara başlandığı zaman çözümlemelerin yetersiz kaldığını belirten Özdikmen, kuraklık sıkıntısının günübirlik çözülebilecek bir yöntem olmadığının ve bu sebeple mevcut kaynakların iyi yönetilmesi gerektiğinin altını çizdi.