Üretmekten Çok Tükettiğimiz Bu Sarmalın İçinden Çıkmalıyız

Yakın dönemde yaşadığımız pandeminin ardından, artık hepimiz mesleğimize ve dünyaya bakışımızı sorguluyor olmalıyız diye düşünüyoruz. Kaynakların gittikçe kısıtlı hale geldiği, sürekli baştan yaparak aslında üretmekten çok tükettiğimiz bir sarmalın içinden çıkabilmek için yeni bir zihin yapısına ihtiyaç var. Sürekli benzer şablonları üretmek yerine, biraz daha düşünmek, daha az yaparak, ama elimizdekini dönüştürerek farklı bir tasarım pratiğinin peşinden gitmek şu anki ana motivasyonumuz.

PAB MIMARLIK

PAB, mimari ve kentsel potansiyelleri esnek araştırma ve tasarım biçimleri aracılığıyla keşfetmeyi ve üretime dökmeyi hedefleyen bir mimarlık oluşumudur. PAB, 2007 yılında Pınar Gökbayrak, Ali Eray ve Burçin Yıldırım tarafından İstanbul’da kurulan ofis, farklı deneyimlerini bir araya getiren ortakları ile kısa sürede mimari tasarım projelerinden şantiye uygulamalarına, çeşitli araştırma projelerinden mimari yayıncılığa kadar, merkezine mimarlığı alacak şekilde pek çok alanda üretim yapmıştır. Ofisin kurucu ortaklarından Ali Eray ile mimarlık gündemine dair bir söyleşi gerçekleştirdik.

Sizinle son söyleşimizi 2016 yılında yaptık. Aradan geçen bu sekiz yılda PAB’da neler değişti?

Geriye dönüp baktığımızda, pek çok şeyin değiştiğini söyleyebiliriz hem ofisimiz özelinde hem de mimarlık meslek ortamında. PAB Mimarlık’ın artık 17 yıllık bir ofis olarak mimari çizgisinde daha emin adımlarla ilerlediğini, uzmanlık alanlarını derinleştirdiğini ve deneyimlerini çeşitlendirdiğini söyleyebiliriz. Ağırlıklı olarak eğitim yapıları alanında çalışmaya devam ederken, anaokulundan üniversite düzeyine pek çok kamu ve özel kurumla çalışma fırsatı bulduk. Bu süreçte de, konuya tekil mimari tasarımlar olarak yaklaşmanın ötesinde yenilikçi eğitim ortamları üzerine daha bütüncül düşündüğümüz; çok disiplinli uzmanları bir araya getirdiğimiz pabedu platformunu oluşturduk ve eğitim sektörü için çok yönlü tasarım hizmeti vermeyi önemsedik. Gökçeada Lise Kampüsü projemiz tamamlandıktan sonra ulusal ve uluslararası ödüllerle bizi gururlandırırken, TEGV Van Eğitim Parkı ve Koç Okulu Yeni Lise Binası iç mekânları da yakın dönemde tamamlanan önemli işlerimizden oldu. Bu süreçte, bir yandan da farklı tipolojilerde işler üretmeye ve uluslararası deneyimimizi artırmaya önem verdik. Bomontiada Ara Güler Müzesi yine önem verdiğimiz bir proje olarak bu süreçte tamamlandı; yurtdışında Miami’de Okan Grubu adına, içinde otel, condominium ve ofis barındıran çok programlı bir yüksek yapı projesinin tasarım danışmanlığını yürüttük.

Gökçeada Lise Kampüsü
Gökçeada Lise Kampüsü

Mimarlığı icra ederken temel felsefeniz ve ana amacınızı açıklar mısınız?

Yakın dönemde yaşadığımız pandeminin ardından, artık hepimiz mesleğimize ve dünyaya bakışımızı sorguluyor olmalıyız diye düşünüyoruz. Kaynakların gittikçe kısıtlı hale geldiği, sürekli baştan yaparak aslında üretmekten çok tükettiğimiz bir sarmalın içinden çıkabilmek için yeni bir zihin yapısına ihtiyaç var. Sürekli benzer şablonları üretmek yerine, biraz daha düşünmek, daha az yaparak, ama elimizdekini dönüştürerek farklı bir tasarım pratiğinin peşinden gitmek şu anki ana motivasyonumuz.


SÜREKLİ YAŞANABİLİR BİR ÇEVRE İÇİN MİMARİYİ ZATEN ÇEVRE DOSTU ÖLÇÜTLERLE TASARLADIĞINIZDA, YERİN FİZİKSEL VE SOSYAL KOŞULLARINI GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURARAK PASİF ÇÖZÜMLER GELİŞTİRDİĞİNİZDE, ZATEN SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR MİMARİDEN BAHSEDİYORUZ.


Tasarım süreçlerinizde ilham kaynaklarınız nelerdir? Proje tasarım süreciniz hakkında bilgi alabilir miyiz?

Yaşamın kendisi… Karmaşık yapısı ve zengin işleyiş biçimi nasıl gördüğünüze bağlı olarak çok çeşitli açılımlar getirebilir. Tasarım sürecinde de, başlangıç noktamız o yapının içindeki yaşam senaryosu oluyor. Kullanıcının mekânla kuracağı ilişki üzerinden yapının senaryosunu üretiyor ve oradan da analitik bir düşünce sistematiğiyle mekânsal organizasyonu, biçimlenme kararları, malzeme seçimleri gibi kararlar projenin özgün ihtiyaçlarına, bağlamına, önceliklerine göre sürece dahil oluyor. Kendi içinde tutarlı, uzun süreli kullanıma uygun, içindeki yaşamı önceliklendiren bir tasarım dilini benimsiyoruz.

Bomontiada Ara Güler Müzesi
Bomontiada Ara Güler Müzesi

Sürdürülebilirlik, her alanda olduğu gibi mimarlıkta giderek önem kazanan bir konu haline geliyor. Siz sürdürülebilir tasarım ilkelerini nasıl uyguluyorsunuz ve bu konudaki görüşleriniz nelerdir?

İyi mimarlık zaten sürdürülebilirdir. Dolayısıyla burada zaten çevre duyarlı ölçütlerle tasarımınızı yaptığınızda, pasif çözümlerin, yerin fiziksel ve sosyal koşullarının farkında olarak tasarladığınızda zaten sürdürülebilir bir mimariden bahsediyor oluyoruz. Birtakım sözcüklerin tekrar ettikçe anlamının sığlaştığını görüyoruz, ne yazık ki sürdürülebilirlik de bunlardan biri. Birtakım derecelendirmelere ve sertifikasyon süreçlerine indirgendiğinde, nitelikli ve etik mimarlığın özünde olan bilginin de piyasa koşullarında yitirildiğini görüyoruz. İşveren ve kullanıcı tarafında da bir farkındalık oluşturmak için daha bütüncül bakmak gerekiyor. Burada belki “döngüsellik” kavramı hatırlanabilir. Yani kaynakların tüketimine değil, yaşam döngülerini uzatmaya dönük yapısal ve sistemsel öneriler bütününü konuşmak daha anlamlı olabilir.

Teknolojik gelişmelerin mimarlık mesleğine yansıması nasıl olacak? Özellikle son dönemde çok gündemde olan ‘yapay zeka’ uygulamalarını mesleki anlamda nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yapay zeka teknolojisi, çok bilinmeyenli yeni bir mecra. Biz de bu alandaki yenilikleri merakla takip ediyoruz. Mimarlık mesleğini değiştireceği şüphesiz. Ancak şunu unutmamak gerekir ki, yapay zekanın ötesinde, yeni bir paradigma değişiminden söz ettiğimiz de çok açık; artık yeni bir dünya ve yeni bir zihin yapısı kuruluyor. Yapay zeka da bu yeni paradigmada yer alan teknolojilerden biri. Dolayısıyla mimarlık mesleğinin dönüşmesi gerektiği zaten çok açık. Önemli olan bu değişimin farkında olarak tavır almak, etik prensipleri kaybetmemek. Mimarın rolünün sadece imaj üretmek olmadığını hatırlamak için de çok iyi bir fırsat. Şu aşamada yapay zekayı, mimarların üretimlerini çeşitlendiren, birden çok farklı çözüm modelinin hızlı bir şekilde denenmesini mümkün kılan, kimi zaman da beklenmedik bakış açıları sunan bir kolaylaştırıcı araç olarak görüyoruz.

Doğu Afrika’da Spor Kompleksi
Doğu Afrika’da Spor Kompleksi

Bir mimari proje inşa edildiği yerde kalıcı bir etki yaratıyor ve sadece bina içinde yaşayanları değil o yerde yaşayanları da yakından etkiliyor. Dolayısıyla mimar ve tasarımcıların sorumluluğu oldukça fazla. Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenmek isteriz.

Biraz önce de söz ettiğimiz gibi, bizim için yapının kendisinden çok içinde ve tabii çevresinde kurgulayacağı yaşam çok önemli. Mekanın yaşamı dönüştürmek, kolaylaştırmak, zenginleştirmek ya da tersine kısıtlamak ve kısırlaştırmak gibi bir kapasitesi olduğu şüphesiz. Bunun farkındalığıyla ve sorumluluğuyla hareket etmek önemli diye düşünüyoruz.


YAPI MALZEME SEKTÖRÜMÜZ OLDUKÇA GÜÇLÜ VE PEK ÇOK PAYDAŞIN OLDUĞU, ÇOK ALTERNATİFLİ BİR SEKTÖR. SEKTÖRDE YENİLİĞE VE AR-GE’YE ÖNEM VEREN FİRMALARI ÖZELLİKLE TAKİP EDİYOR VE TERCİH ETMEYE GAYRET EDİYORUZ.


Özellikle son dönem projeleriniz ve tasarımlarınız nelerdir? Bu konu hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?

Çok yakın zamanda Doğuş Otomotiv’in kurumsal eğitim binasının yenileme projesini tamamladık; önümüzdeki günlerde uygulama süreci başlayacak. Ayrıca şu anda inşaatı devam eden, içinde ofislerin ve ticari birimlerin bulunduğu Piesta Ticaret ve Yaşam Merkezi projemiz yaz aylarında kullanıma açılacak. Doğu Afrika’da planladığımız spor kompleksi projemizde ise, kentin sosyal hayatını canlandırmak üzere spor ve etkinlik merkezi olarak farklı kentlerde tekrarlanabilecek bir tipoloji önerisi getirdik. Yakın zamanda uygulanabilmesi için süreci takip etmeye devam ediyoruz.

TEGV Van Eğitim Parkı
TEGV Van Eğitim Parkı

PAB Mimarlık olarak malzeme tercihlerinizi nasıl yapıyorsunuz? Ülkemizin yapı malzeme sektörü hakkındaki değerlendirmeniz nedir? Hayalinizdeki her malzemeyi bulabiliyor musunuz? Çevreye duyarlı malzemeler konusundaki düşünceleriniz nelerdir?

Yapı malzeme sektörümüz oldukça güçlü ve pek çok paydaşın olduğu, çok alternatifli bir sektör. Sektörde yeniliğe ve Ar-Ge’ye önem veren firmaları özellikle takip ediyor ve tercih etmeye gayret ediyoruz. Çevre duyarlı, dönüştürülmüş ham madde kullanımını gündemine alan, kaynak tüketimini bilinçli bir şekilde azaltmış firmalar görmeyi arzu ediyoruz. Bu konuda yaratılacak farkındalığı mimarlık ve yapı sektörünün tüm paydaşları olarak beraber üstlenmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle Avrupa’da çevreye duyarlı malzemeler en çok Ar-Ge’nin yapıldığı alanlardan; dolayısıyla bu konuda kendini geliştiren bir yapı sektörü sadece ülke sınırlarında değil yurt dışında da rekabet edebilir hale gelecektir. Ayrıca, mimarların yenilikçi ürünleri doğrudan görebilecekleri ve deneyimleyebilecekleri etkinlikler oldukça azaldı, fuarcılık yöntemleri ve kurguları da değişmeye ihtiyaç duyuyor.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)