Anadolu’dan Miras: Kerpiç
Dünya tarihinde en çok kullanılan yapı malzemesi kerpiçtir diyebiliriz. Günümüzde dünya nüfusunun üçte biri hâlâ kerpiç yapılarda yaşıyor. Bugün maalesef çok kötü durumda. Çünkü kerpiç eğitimde yer almıyor ve standartları yetersiz. Ama kerpici tekrar kazanmak için çaba sarf edenlerin sayısı hızla artıyor.
Dünyanın karşı karşıya kaldığı en önemli sorun olan iklim krizi yaşam tarzlarından, üretim teknolojilerine kadar çok geniş bir yelpazede değişikliğe ihtiyaç duyulmasına neden oluyor. Yapı ve mimarlık konuları da bu yelpazenin içerisinde nasibine düşeni alıyor. Ekolojik yapı malzemelerinin önemi her geçen gün artarken, yaklaşık kırk yıldır kerpiç üzerine çalışan Prof. Dr. Bilge Işık’ın yıllardır sürdürdüğü çalışmalar, bugün kerpicin çok daha hızlı ve güvenilir biçimde inşa edilmesini sağlıyor.
Işık, simgemiz olan kerpici bir dünya markası yapmamız gerektiğini, bunun da ancak prestijli isimlerin prestijli yapılar inşa etmesiyle olacağını söylüyor. Anadolu’dan, bugüne kadar gelen önemli miraslardan biri olan ancak unutulmaya yüz tutmuş binlerce yıllık bu mimari yöntemi, bugün yeniden canlandırmak için tutkununda ötesinde aşkla çaba gösteren Bilge Işık’a karbon salınımı az, düşük enerjiyle üretilen ve sağlıklı bir iç iklime sahip yapıları bize sunan kerpiç ile ilgili tüm merak ettiklerimizi sorduk.
Kerpiç’e olan ilginizin ne zaman ve nasıl başladığını öğrenmek isteriz.
Mimar olmaya çok küçük yaşlarımda karar vermiştim. Kerpiç ile ise lise yıllarımdayken tanıştım. Bir lise gezisinde bizi Balıkesir’de bir Alman çiftliğine götürdüler ve ben orada çiftlik mimarı olmaya karar verdim. Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde mimarlık eğitimi aldıktan sonrastaj için Almanya’ya gittim ve orada ziraat yapıları üzerine çalışmalar yaptım. Türkiye’ye dönüp İstanbul Teknik Üniversitesi’nde çalışmaya başlayınca Ruhi Kafescioğlu ile tanıştım. Kendisi kerpiç yapılar ve kerpicin çağdaş kullanımı üzerine çalışıyordu, alçı ve kireç ile stabilizasyon tekniklerini bulmuştu. Dolayısı benim kerpiç konusuna ilgim başladı ve yaklaşık kırk senedir kerpiç konusunda; dayanıklılık, deprem güvenilirliği ve çağdaş endüstriyel kerpiç inşaat teknolojilerinin geliştirilmesi üzerine çalışıyorum.
Kerpici ve kerpiç yapıyı sizden dinlemek isteriz. Dünü, bugünü ve gelişim süreci hakkında bilgi alabilir miyiz?
Kerpiç yapı uygun toprağın, saman ve su ile karıştırılıp, yeterli süre bekletildikten sonra, şekillendirip duvar örerek elde edilen yapıdır. Bizim geleneksel kerpicimizde bir havuz yapılır toprak, su ve saman ayakla o havuzun içinde ezilir. 8 -24 saat arası bu işlemin yapılması gerekir, içine atılan saman bir bitki ve o bitkinin öz suyunun harç suyunageçmesi gerekir.
Bir fermantasyon gerçekleşir ve yüzeyinde renk değişimi gözlemlenir. Toprak taneciklerinin içine samanın öz suyu işlediği için blok yapıldığında tanecikler birbirine yapışır ve tutuculuk sağlanmış olur. Bu yöntem tarih boyunca kullanılmış, samanın olmadığı yerde kaktüs yaprağı ya da hangi bitki varsa toprağa onu karıştırmışlar. Meselâ Van Kalesi kaç bin senedir kar ve yağmur altında ayakta kalmış. Tarladaki toprak yağmur ve karda akıp giderken Van Kalesi yerinde kalıyor, neden çünkü içinde bir polimerizasyon var. Kalın savunma duvarları var kerpiç ile yapılmış. İçindeki katkılar ile stabilizasyon kazanıyor ve uzun ömürlü oluyor. Günümüzde ise Ruhi Kafesçioğlu’nun alçı ve kireç katkısı çözülmeyi engelliyor.
İNSANLAR BUGÜN GÖRDÜKLERİ KERPİÇ BİNALARDAN KORKUYORLAR, ÇÜNKÜ BİZ YENİ TEKNOLOJİYİ GÖRSELLEŞTİREMEDİK YANİ ÖNCELİKLE KIRSALDA YETERİ MİKTARDA ÖRNEK YAPILMASI LAZIM
Kerpiç uzun ömürlü, depreme dayanıklı, ekolojik bir malzemedir. Dünya tarihinde en çok kullanılan yapı malzemesi kerpiçtir diyebiliriz. Günümüzde dünya nüfusunun üçte biri hâlâ kerpiç yapılarda yaşıyor. Bugün maalesef çok kötü durumda. Çünkü kerpiç eğitimde yer almıyor ve standartları yetersiz. Ama kerpici tekrar kazanmak için çaba sarf edenlerin sayısı hızla artıyor. Günümüzde kerpiç yapının kullanılması için inşaat teknolojisi güncellendi. Bu konudaki bilgileri www.kerpic.org adresinden bulabilirsiniz. Tokmaklama tekniği ile tecrübeli bir ekip bir günde 8m3 duvar inşa edebilirken, shotcrete tekniği ile bir ekip bir saatte 20m3 duvar üretebiliyor. Yaygın yerleşme, sağlıklı tatil siteleri, sağlıklı ziraat yapıları, göç yerleşmeleri bu tekniklerle hızlı inşa edilebilir. Bu inşaatların uygulamalarını görenler kendileri de kerpiç kullanmayı ve içinde yaşamayı tercih edeceklerdir.
Aslında basit ve uygulanabilir aynı zamanda sağlıklı ve ekolojik bir sistemden bahsediyorsunuz? Peki kerpicin bu kadar geri planda kalmasının nedenleri sizce nedir?
Kerpiç her yönüyle bizim ülkemizin kültürünü temsil ediyor. Yakın tarihte inşaatın sanayileşmesi sonrası kerpiç yapılar terk edildi ve unutuldu. Ülkemizde kerpiç mimarisini canlandıracak adımlar atabilirsek dünyada da başarılı oluruz ve kerpici markalaştırırız. Önce kerpiç mimarisinin içinde yaşamanın sağlıklı olduğunu ve az enerji kullandığı için ekonomik olduğunu anlatmak lazım.
İnşaat sektörünün sanayileşmesi ile toprak malzemenin inşaatta kullanılması geri planda kaldı. Sanayi ürünü malzemeler eğitimde öğretildiği için mezun olanlar sanayi ürünlerini kullandılar. Dolayısıyla yığma yapı ve toprak yapı eğitimde hiç yer almadı. Topraktan yapı yaptığınız zaman malzemenin temini araziden geliyor, işçilik kısmı size kalıyor. Dolayısıyla oldukça ekonomik bir yöntem. İnsanlar bugün gördükleri kerpiç binalardan korkuyorlar, çünkü biz yeni teknolojiyi görselleştiremedik yani öncelikle kırsalda yeteri miktarda örnek yapılması lazım.
Bu tür malzemeleri kırsaldaki insana, mimara ve mühendise öğretmek lazım, yönetmeliklerde mutlaka yer alması gerekiyor. Deprem yönetmeliğinde kerpiç yapı yok. Standartlarının oluşması gerekiyor. Deprem yönetmeliğinde kerpiç yapı olsa ve standartları belirlense o standartlara uygun olarak bina yapılacağından içinde yaşaması daha da güvenli olacak. Geleneklerimizde var olduğu, çok iyi örnekleri bulunduğu halde yönetmeliklerden ve okullarda derslerden çıkarılması akıllıca değil tabii. Bizim ülkemizde durum böyle ama yurt dışında her ülkenin bu konuda bir standardı var.
Geleneksel kerpiç uzun zamanda inşa ediliyor. Arazide samanı katıp bekletiyorsunuz sonra blokları yapıyorsunuz, kurutma dönemi var. İnşaat alanına taşıyorsunuz örgü işlemi var. Bütün bunlar 3 ay 5 ay vakit alıyor ve bugünün insanın bu kadar vakti yok. Hızlı teknik istiyor, bizde zaten bu konuda çalışıyoruz, hızlı teknik üzerine çalışıyoruz. Biz bir saatte 3 metreküp, 5 metreküp bina yapıyoruz. Kısmen de olsa kerpiçte endüstrileşebilir bir malzeme ve onun içinuğraşıyoruz.
BETONARME YAPIDA YAŞAYABİLMEK İÇİN ÇOK FAZLA ENERJİ HARCAMAK GEREKİYOR, DOLAYISIYLA KULLANMA MALİYETİ YÜKSEK VE ENERJİ KULLANARAK ÇEVREYİ DE KİRLETİYOR. KERPİÇ YAPI İSE ENERJİ KULLANMADAN SAĞLIKLI BİR İÇ İKLİM SAĞLIYOR.
Türkiye bütünüyle deprem bölgesi olan bir ülke. Kerpiçle deprem arasında nasıl bir ilişki var?
Deprem dayanımı yüksek bir malzemeden söz ediyoruz. Sadece kullanılacak tekniği çok iyi bilmek gerekiyor. Deprem toplam bina yükünün %10’u kadar yan etki yapıyor. Örneğin 10 tonluk bir bina depremden 1 ton olarak yandan etkileniyor. Yığma kerpiç yapıda depremde oluşan yatay kuvvet ile yukarıdan aşağıya köşegen çatlak oluşuyor. Yapı köşegen çatlağın üzerindeki kendi yükü ile heyelan yaparak aşağıya kayıyor.
Bina çatısıyla beraber çöküyor. Eğer ki bu çatlağı inşaatı yaparken biz yönetirsek, deprem sırasında oluşan yatay yükün duvarı yatay çatlatması sağlanırsa, çatlak sonrası da duvar taşımaya devam eder. Deprem güvenliği konusundaki bu tespit, laboratuvar çalışmaları ve sarsma tablası deneyi ile de kanıtlanmıştır.
Deprem güveliği için yatay enerji söndürme düzlemleri gereklidir ve bütün tarihi yapılarda bu izlenmektedir. Mesela taş duvarda aşağıdan yukarı belirli aralıklarla örülürken aradaki tuğla örgüsü, deprem güvenliği önlemi olarak kabul edilebilir. Tuğla taşa göre daha esnek bir malzemedir. Duvarda tuğlanın bulunduğu bölge öncelikle depremden etkilenecek. Çatlak yatay olduğu için yapı taşımaya devam edecektir. Yataydaki esnek bölgeler İran ve Peru gibi birbirinden coğrafi olarak uzak deprem bölgelerinde, çakıl yatak olarak görülmektedir. Dünyada insanlar, yüzyıllar önce yatayda enerji söndürme işini keşfetmiş. Bu durum kerpiç gibi yığma yapıları depremden korumuş.
Çatalhöyük 10.000 senelik, onun gibi birçok bölge var ki tarih içerisinde insanlar deprem güvenlik tedbirini yaratmışlar. Son 100 sene içerisinde mimarlar, inşaat mühendisleri sanayileşmiş malzemeleri ve teknikleri kullandığı için toprak da ona adapte olmadığı için bu yapılar hasar görüyor. Hasar gördüğü için insanlar zannediyorlar ki kerpiç yapı hasar görür. Halbuki Çatalhöyük 10.000 senedir ayakta duruyor.
Son yıllarda çok gündemde olan Ekolojik Mimari konusunda neler söylemek istersiniz? Kerpiç ile Ekoloji arasında nasıl bir bağ kurabiliriz?
Kerpiç ile bir yapı inşa ettiğimizde birçok avantajının yanı sıra yapının iç mekân hava kalitesi sağlıklı oluyor. Nasıl biz sağlıklı olmak için üstümüzü giyiniyoruz. Yazın ince, kışın ise kalın giyiniyoruz. Yetmediği zaman kapalı alanlara ihtiyaç duyuyoruz. İç mekânların iklimini de yönetebilmemiz gerekiyor.
Beton teknolojisi yaklaşık 100 yıl önce hayatımıza girdi, 1.Dünya Savaşı’nda Almanya’nın bombalar nedeniyle yıkılan binalarının yerine hızlı bir şekilde prefabrike beton binalar yaptılar. Sanıldı ki 10 cm’lik betonarme perdeler yan yana dizildiğinde insanlar için sağlıklı iç mekânlar yaratılır ve bu mekânlarda yaşanır. Halbuki dışarıda hava -20 derece olduğunda içeriyi ne ile ısıtırsanız ısıtın içeriden dışarıya ısı kaçışı oluyor. Bir süre bu yöntemi kullandıktan sonra, 1990 yılında Doğu Almanya ile Batı Almanya birleşince içinde yaşanamadığı için bütün binaları yıktılar.
BİNA KABUĞUNUN İNSANLARIN İÇERİDE SAĞLIKLI YAŞAYABİLECEĞİ İKLİM KOŞULLARINI SAĞLAMASI GEREKİYOR. DUVARIN ISI DİRENCİNİN OLMASI GEREKİR. İÇERİDE YARATTIĞIMIZ ISI DIŞARIYA KAÇMAYACAK.
Sonuç olarak bina kabuğunun insanların içeride sağlıklı yaşayabileceği iklim koşullarını sağlaması gerekiyor. Duvarın ısı direncinin olması gerekir. İçeride yarattığımız ısı dışarıya kaçmayacak, dışarıdaki sıcak hava içeriyi etkileyecek kadar içeriye girmeyecek, yani duvarın bir direncinin olması lazım. İkinci önemli konu ise nem dengesi, kabuğun nemi dengeleyebilmesi gerekiyor. İçeride sağlamış olduğunuz iklimi depolaması lazım. Bunu hiçbir yapı malzemesi temin etmiyor. Ahşabın ısı geçiş direnci yüksek fakat depolaması yok. Betonun direnci de yok depolaması da yok.
Örneğin Güneydoğu’da briketten evleri yaptıkları zaman dış iklim 40 derece, güneşin vurduğu duvar 60 derece, binanın içi 60 derece. Briket sanayi ürünü olduğu için onu hazır alıp kullanmak kolay geliyor. Betonarme yapıda yaşayabilmek için çok fazla enerji harcamak gerekiyor, dolayısıyla kullanma maliyeti yüksek ve enerji kullanarak çevreyi de kirletiyor. Kerpiç yapı ise enerji kullanmadan sağlıklı bir iç iklim sağlıyor. Az enerji sarf ettiği için kullanıcının enerji masrafı az oluyor ve çevre de kirlenmiyor. Ancak maalesef 2019’da çıkan deprem yönetmeliğinde kerpiç yer almıyor. Bu nedenle de şu an inşaat için izin alınamıyor. Bu oldukça üzücü. Bu sorunun ortadan kalkması için akademik bir grup olarak pek çok yönden çaba sarf ediyoruz.
Kerpicin diğer ülkelerde kullanımına yönelik bilgi alabilir miyiz?
Fransa, Kanada, Avustralya başta olmak üzere, dünya ülkeleri prestij yapılarını kerpiç ile inşa ediyor. Ünlü isimlerin ve bazı kamu binalarının kerpici kullanarak prestijli yapılar inşa etmesi çok yararlı olur. Böylelikle insanlar kerpiç inşaatların yeni teknolojilerini de tanımış olurlar. Bu alanda Van- Tuşba Belediyesi’nde kerpiç muhtar ofisi inşa edildi. Evrak takibine gelen vatandaşlar yeni teknoloji kerpicin görünüş değerlerini ve iç mekân iklimini yaşayarak öğrenecekler.
Yurt dışında kerpiç Terra olarak adlandırılıyor. Kerpiç aslında malzemeye verilen genel bir isim ve bir marka gibi. Tokmaklama, püskürtme gibi değişik üretim teknikleri var. Gelişmekte olan teknikleri topluma anlatmak gerekiyor. Yurt dışında daha çok tokmaklama tekniği kullanılıyor çünkü blok üretimi vakit alan bir uygulama. Tokmakladığınız zaman betonarme sistemlerinin kalıbını kullanıyorsunuz, harcı karıştırıyorsunuz, kalıbın içine döktüğünüz zaman iş bitiyor yani bütün süreç bu kadar. Betonda kuruması için bekleme süreçlerine ihtiyaç oluyor. Yani kerpici sıkıştırdığınız zaman kullanıma hazır hale geliyor.
Bütün ülkeler gerektiği alanda kerpici kullanıyor. Çünkü yönetmelikler var standartları var. Sanayileşmiş ürünler var. Mesela yüzey kaplaması sıva; fabrikadan toprak sıva alıyorsunuz sıvaya uygun toprağın temini ve onun agregasının tanelerinin standartlaştırılması işleri fabrikada yapılıyor. Alıyorsunuz iç duvarınızı toprak sıva yapıyorsunuz. Dış duvara ihtiyacınız varsa dış duvara da yaparsınız.
Peki başka malzemeler ile uyumu nasıl? Ve en fazla kaç kata kadar kerpiç ile bina yapabiliriz?
Her türlü malzeme ile kullanıma uygun, ister dolgu malzemesi yapın, isterseniz strüktürel olarak kullanın, ister taşıyıcı yapın. Kat sayısına gelirsek bir katlı bir yapıda 40 cm duvar kalınlığı ikinci katta 60 cm’e üçüncü katta 75 cm’e dördüncü katta 90 cm’e çıkıyor ve bu kalınlıklar birbirini taşıyor. İçerideki mekânı eşit tutmak istediğinizde ise kavisli bir yapı ortaya çıkıyor. Dışarıdan piramidal bir yapı görünüyor. Dolayısıyla çok katlı yapılarda 1-1,5m duvar kalınlıklarına razı olmak gerekiyor. Biz 2-3 katlı yapılarımız da kerpiç kullanalım ancak yüksek katlarda toprak yaparsak bina ağır oluyor.
Doğayı dinleyen insan ne yapması gerektiğini de anlıyor sanıyorum. Bugün artık tabiattan ve tecrübe ederek öğrenme çok kısıtlı. Öğrencilerimiz kuralları üniversitede öğrenecekler. Ama maalesef yığma yapı ve kerpiç yapı yüksek eğitimden çıkarıldı. Bu mevcut kerpiç yapıların güvenilir olmasını engelliyor. Yeni yapılacak kerpiç yapılar ise izin ve ruhsat alınamıyor.