Ekolojiye Ve Doğaya Olan Tutkumuz Tasarımlarımıza İlham Kaynağı Oluyor

Semih Güven
RSG İÇ Mİmarlık

Yeni bir kavram değil ekoloji ve sürdürülebilirlik, yetmişlerde seksenlerde konuşulmaya başlanan kavramlar ve her geçen yıl daha da fazla dile gelmeye başladı. Bana sorarsanız sadece dile geliyor çünkü kimsenin önemsediğini düşünmüyorum maalesef.

RSG İç Mimarlık olarak konut, turizm işletmeleri, çok amaçlı sosyal mekânlar ve sağlık yapıları olmak üzere farklı ölçeklerde iç mimari projelere imza atıyorsunuz. Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?

2002 yılında İzmir’de kendi ofisimi kurdum, o yıllarda şimdi ortağım olan, aynı zamanda eşim Didem Güven ile henüz tanışmamıştık. Başladığım yıllarda daha küçük ölçekli işler yapıyorduk ancak daha sonra eşimin eğitmenlik görevini sonlandırıp bize katılmasıyla birlikte inanılmaz derecede bir ivme kazandık. Ofiste, tasarım grubu ve uygulama grubu olarak ikiye ayrılmış durumdayız ve Didem Hanım tasarım grubunun başında, kendisinin bu konuda özel bir kabiliyeti ve yeteneği olduğuna inanıyorum. Ben daha çok uygulama ve kontrol işlerine bakıyorum diyebilirim. Didem Hanım bana göre daha cesur bir insan ve onun bu cesurluğu sayesinde başta İzmir olmak üzere daha büyük ölçekli işler almaya başladık. Büyük ölçekli işler arttıkça ekibimiz de büyüdü ama yine yetmemeye başlayınca İstanbul’daki ofisimizi açma gereği duyduk ve İstanbul ofisimizde proje işleri yapıyoruz. Ağırlıklı olarak İstanbul bazlı projeleri ve yurt dışı projelerini buradan yürütüyoruz. 

Yaptığınız yerin, yörenin ve müşterinin kitlesine bağlı olarak hem dekorasyondaki öğelerin farklılığı hem de satış mantığına göre plansal formasyon ve ihtiyaçlar değişiyor.

Sanatı yaşama entegre eden tasarım anlayışıyla, yurt içi ve yurt dışında farklı iç mimari projeleri imza atıyorsunuz. Son dönem yurt içi ve yurt dışı projelerinizden bahsedebilir misiniz? 

Son dönemde yaptığımız yurt dışı projelerimizi ağırlıklı olarak tamamladık. Azarbeycan Bakü’de bir hastane ve bir konut projesini teslim ettik, İzmir, İstanbul ve Türkiye’de ise hali hazırda devam eden projelerimiz var. İzmir’de iki tane büyük hastane yapıyoruz ki hastane konusunda biraz daha özeliz diyebilirim. Hastane işi yapan çok meslektaşımız olmadığı için ve hastanenin kendine has bir takım kuralları ve sağlık bakanlığı ile olan ilişkileri sebebiyle de bu konuda bizi tercihe ediyorlar. Bunun dışında İskenderun Adana bölgesinin en büyük üç gökdeleninin iç mimari projesini tamamladık, şuanda uygulanıyor ve her biri yirmi beşer katlı binalar. Ayrıca İstanbul’da muteahhit firmalara büyük çaplı satış ofisleri ve örnek daireler çiziyoruz. Bunların içinden yapım aşamasında olan Zeytinburnu’ndaki Yedi Mavi projesi benim için önemli bir proje. Kalkavan Yapı, Hasan Sever İnşaat ve Gül Yapı ortaklığı ile yapılan, Tabanlıoğlu’nun mimari projesini çizdiği projenin biz satış ofisini tasarladık ve uygulandı, bizim için güzel bir proje oldu. Bunların haricinde İzmir ve İstanbul’da çok fazla özel konut projeleri yapıyoruz. 

Projeleriniz ile uluslararası ödüllere imza atıyorsunuz, A DESIGN AWARDS 2014’te ve EUROPEAN PROPERTY AWARDS 2014’de ödül aldınız. Bu güne kadar kaç projeniz ödüllendirildi ve ödüle layık görülmek sizin için ne ifade ediyor?

Ödül konusunda henüz yeniyiz ve bu sene ödül konusuna ciddi eğilebilecek hale geldik, bununla ilgili bu yıl mesai harcayabilecek vaktim de var ve bir kaç meslektaşımızla beraberiz. 2016 ve açıklanış tarihine bağlı olarak 2017’ye sarkabilecek yedi sekiz tane yarışmayla ilgili çalışmalarımız var. Şuana kadar aldığımız üç ödülü; Beylikdüzü’ndeki Gül İnşaat’ın Kale ile birlikte yaptığı büyük bir konut projesinin 3250 metre kare büyüklüğündeki satış ofisi projesiyle kazandık. Zaman zaman satış ofislerini yıkabiliyorlar, projenin büyüklüğüne bağlı olarak bazen kalabiliyor ve ya sosyal tesis amaçlı kullanılabiliyor, bu da öyle bir proje ve daha sonra sosyal tesise dönüşecek büyük bir satış ofisi projesi. 

Satış ofisleri biraz daha özellikli yapılar çünkü amaçlar farklı. Yaptığınız yerin, yörenin ve müşterinin kitlesine bağlı olarak hem dekorasyondaki öğelerin farklılığı hem de satış mantığına göre plansal formasyon ve ihtiyaçlar değişiyor. Kimi zaman satışı yapacak olan firmanın satış mantığıyla doğru orantalı, kimi zaman hızlı satışa yönelik açık ofislerle kimi zaman da ihtiyaca bağlı olarak özel odalardan oluşan tasarımlar oluyor. Zaman zaman mimarisini de yaptığımız satış ofisleri oluyor, normalde çok tercih etmiyoruz çünkü her meslektaşın kendi işini yapmasından yanayım ama çalıştığımız firmalar tasarım anlayışımızı beğendikleri için bazen mimarisini de siz yapın diyorlar. Ekibimizde mimar arkadaşlarımız da olduğu için mimarisini yaptığımız projeler oluyor. Genel olarak satış ofisi projeleri benim sevdiğim bir tarz, farklı tasarımları özgürce yapabiliyorsunuz... Bu yıl da hali hazırda yaptığımız bir iki satış ofisi projemizle önümüzdeki yarışmalara katılmayı planlıyoruz. 

Çoklu fonksiyonlara hizmet veren yapıların iç mimari konseptleri de birbirinden farklı. Tasarımlarınızda ilham kaynağınız nedir, size neler ilham veriyor? 

Aslında bu soru Didem Hanım’ın sorusu. Her ikimiz de seyahat etmeyi çok seviyoruz ve gittiğimiz yerlerde bir tasarımcının yapısı olan mekanları tercih ediyoruz. Gezdiğimiz gördüğümüz yerlere eleştirel bir gözle bakıyoruz, tüm dünyadan mimari yayınları, yeni mimari ve iç mimari trendler ile bizimle ilgili fuarları takip ediyoruz. Özellikle Didem Hanım’ın ekolojiye ve doğaya olan tutkusu bu birikimlerimizle birleşerek tasarımlarımızda ilham kaynağı oluyor. 

AVM yapıları ile diğer yapıların iç mimari tasarım aşamaları ne gibi farklılılar gösteriyor? 

Öncelikle AVM yapıları bulunduğu il, ilçe ve bölgeye göre değişiyor. Şuanda Zonguldak’ta bir proje yapıyoruz ve orada farklı iç mimari öğeler devereye girerken İstanbul’da merkezi bir noktada yaptığınızda çok daha farklı öğeler devreye giriyor. Elbette malzemelerin seçiminde kullanıcı kitle çok önemli ama AVM’lerin hacimleri çok fazla olduğu için yatırımcısının belirlediği bütçe de çok önem arzediyor. Biz önce bunu duymak istiyoruz, müşteri kitlesi kimdir, kimler burayı ziyaret edecek, çocuklu çocuksuz aileler, hangi yaş kitlesi kutlanacak, hangi markalar olacak gibi soruların cevapları doğrultusunda da tasarım kararlarını belirliyoruz. Son dönem mimari tasarımlarda ağırlıklı olarak ışığı içeri alan, tasarruf sağlayan, yeşil ve çevresiyle uyumlu projeler talep ediliyor. Biz de iç mimari projelerimizde öncelikle mimari projesini görmek istiyoruz ki mimarisiyle uyumlu iç yapı tasarlayabilelim. 

Bugün malzeme konusunda Türkiye iyi bir noktaya geldi ve malzemeler kalitesi anlamında inanılmaz çeşitlilik gösteriyor.

AVM projelerinin iç mimarisinde aydınlatma önemli bir konu, hem tavanların yüksek olması hem de LED’in uzun ömürlü olası sebebiyle ağırlıklı olarak LED aydınlatma kullanıyoruz. Mağazaların ışıklarının daha parlak görünüp içerisinin algılanması için dışarıdaki ışığı daha loş tutmaya çalışıyoruz. Koridorlardaki ışık loş olunca mağazaların ışığı patlıyor ama yansıma yapmıyor, böylece insanlar içeriyi daha rahat görebiliyorlar. Avlu kısmında eğer cam tavanlar varsa ışığı gündüz doğal aydınlatmayla, sarkıtlarla çözebiliyoruz. Ayrıca avlu kısımları yüksek hacimler olduğu için o hacmi doldurmanız gerekiyor, zaman zaman heykelimsi sarkıt figürlerle zaman zaman da özel tasarım büyük aydınlatma armatürleri ile çözüyoruz.       

Sizce iç mimarlığın sürdürülebilir ve ekolojik boyutu nedir, nasıl olmalıdır ve ülkemizde yapılan çalışmalarda bu kavramların doğru algılanıp uygulandığını düşünüyor musunuz? 

Yeni bir kavram değil ekoloji ve sürdürülebilirlik, yetmişlerde seksenlerde konuşulmaya başlanan kavramlar ve her geçen yıl daha da fazla dile gelmeye başladı. Bana sorarsanız sadece dile geliyor çünkü kimsenin önemsediğini düşünmüyorum maalesef. 
Mimaride öğeler iç mimariye göre çok daha fazla olduğu için mimaride çok önemli bir kavram. Binanın elektrik, su, ısınma ihtiyaçlarını karşılamak için bir takım kriterler var, binayı çevreleyen dış yapıyla ilgili kriterler var ama iç mimaride ara bölücü duvarların, kullanılan boyaların, zemin kaplamalarının ve mobilyalarda kullandığınız boya ve cilaların bir takım kriterleri var. Yurt dışı bu konularda çok hashas iken Türkiye’de sadece adı var, elbette büyük firmalar buna önem veriyorlar, çalışmalar yapıp destekliyorlar ama bu konuda Türkiye’nin alacağı çok yolu var...  

Özellikle malzeme seçiminde nelere dikkat ediyorsunuz ve sizin tercih ettiğiniz malzemeler hangileri?

Bu gün malzeme konusunda Türkiye iyi bir noktaya geldi ve malzemeler kalitesi anlamında inanılmaz çeşitlilik gösteriyor; aynı ürünü on dolara da alabiliyorsunuz yüz dolarada... Bu yüzden biz kendimiz kullanacağımız kalitede doğal ve sağlığa zarar vermeyen malzemeleri müşterilerimize öneriyoruz ve seçtiğimiz malzemelerin uygulamasını da yapan firmalardan almaya özen gösteriyoruz. Mekanın önem sırasına ve bütçeye göre de ahşaptan yüksek teknoloji ürünlerine kadar tüm malzemelerde bu kriterlere önem veriyoruz. 




Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)