European Investment Bank Yıllar Boyu Sürdürülebilirlik Garantisi Veriyor
Bina camdan yapılmış bir dış yapı içerisinde ikinci bir cam bina konumlandırılarak inşa edildi. Bina içinde bina uygulaması sayesinde doğal ışık ve ısı kaybı, enerji tasarrufu ve çalışanların konforu çok daha üst bir seviyeye yükseldi.
Tüm mevsimlere uyum sağlayan Avrupa Yatırım Bankası Binası, tüp formlu cam dizaynıyla yıllar boyu sürdürülebilirlik garantisi veriyor. Luxembourg’u ziyarete gelen turistler genellikle tarihi yapıları, müzeleri ve UNESCO’nun himayesi altına aldığı şehir merkezini, tarihi surları, kaleleri ve katedralleri geziyorlar. Fakat turistler tarafından pek de tercih edilmeyen ama gene de çok önemli olan Kirchberg Plateau adında yeni bir bölge bir çok kültürel binaya, AB Enstitülerine ve merkez bürolara ev sahipliği yapıyor. Şehir merkezi tarihi dokuyu korurken, yeni bölgeler Avrupa Birliği’nin kalbi haline geliyor.
İngiliz mimar Sir Denys Lasden tarafından 1980 ve 1994 yılları arasından tasarlanan Avrupa Yatırım Bankası büro binalarına 2008 yılınında Christoph Ingenhoven tarafından eklenen ek bina yüksek mimarinin yeşil tasarımla buluştuğu benzersiz bir yapı. Üçüncü bir kat eklenerek var olan binaya bağlanan yeni tesis görünüm itibariyle devasa bir kış bahçesini andırıyor ama, bitkiler yerine, 70 bin metreden oluşan ofis, ortak alanlar, parklar, otoparklar, yemekhaneler ve toplamda 2.230 çalışanı var.
Dünyanın en büyük bankalarından biri olarak EIB (Europe Investment Bank), çevre duyarlılığı konusunda dikkatli bir firma. 2001 yılında şirketin başlattığı tasarım yarışması sonucunda jüri de, müşteri de Ingenhoven Mimarlığın projesi hakkında hemfikirdi. Yarışmayı kazanmaları sonucu Ingenhoven Mimarlığın yönetim müdürü Ben Dieckmann, “Müşterinin yenilenebilirlik, esneklik ve iletişim yönlerini vurgulama talebinde bulunması, projenin jüri tarafından uygun görülmesini sağladı.” diyerek mütevazi bir yorumla başarılarını dile getirmişti.
Bina camdan yapılmış bir dış yapı içerisinde ikinci bir cam bina konumlandırılarak inşa edildi. Bina içinde bina uygulaması sayesinde doğal ışık ve ısı kaybı, enerji tasarrufu ve çalışanların konforu çok daha üst bir seviyeye yükseldi. Dış cephede çift katmanlı ve iç binada ise üç katmanlı ahşap çerçeveli dış duvarlarla 6-9 katlı ofis binası tamamlandı. Dışardan bakıldığında aynı yükseklikte görünse de alanın topografik özellikleri yüzünden iç katlar değişiklik gösteriyor.
Ingenhoven Mimarlık, 1985 yılında Dusseldorf’ta kurulmuş ve son yıllarda tamamen yeşil mimariye yönelmiş bir şirkettir. Avrupa, Avustralya ve Japonya’da bir çok projeye imza atmış, ayrıca Kuzey Amerika’da da oldukça tanınırlık kazanmışlardır.
Dış cephenin içinde kalan alanda zikzak şeklinde dizilmiş 7 adet ofis bulunuyor ve bu ofisler arasında kalan üçgen boşluklar kuzeydeki ormanlık alana bakan, ısıtmasız kış bahçeleri olarak kullanılıyor. Güney cehpede ise kolonsuz bir avlu ortak kullanıma açık ve yerden ısıtma kullanılarak oda sıcaklığı dengelenmiş durumda. Kış bahçeleri ve avlu sayesinde binanın ısıtma ve soğutma sistemleri çok daha az enerji kullanarak daha kontrollü sonuçlar alınmasını sağlıyor. Ofis pencereleri de dış cephedeki hava akımının yönüne göre tasarlanmış pencerelerle havalandırılan avluya açılıyor.
Ofislerin duvarları da ahşap doğrama pencerelerden oluşuyor. Ingenhoven bu ahşapları Kanada’dan getirmeyi düşünüyordu fakat müşteri karbon yayılımını düşünerek Sibirya’dan Rus çamı getirilmesini daha uygun gördü. Ingenhoven bu fikirle ilgili şüpheliydi. Sibirya’dan gelecek eski bir kamyon, Kanada’dan yüksek teknoloji bir gemi arasında büyük bir ekolojik fark olmasına rağmen uzaklığı da düşünmek zorundaydı. Sadece ahşap FSC sertifikalı değil, bütün bina bu tip düşünceli kararlar verilerek %100 BREEAM şartlarına uygun inşa edilmiştir.