Kalıcı Yapılar ve Fonksiyonel Tasarımlar Yaparak, Sürdürülebilirliği Arttırabiliriz

1993 yılında Kerem Erginoğlu ve Hasan Çalışlar tarafından kurulan Erginoğlu & Çalışlar, mimarlık, kentsel tasarım ve kurumsal kimlik alanlarında özgün projeler geliştirmekte ve uygulama aşamasında başarılı çözümler sunuyor. Ayrıca Erginoğlu & Çalışlar, her projeyi kendi bağlamında ele alarak, o bağlama değer katacak yenilikçi mimari çözümler üretiyor. Yurt içinde ve yurt dışında, farklı tür ve ölçeklerdeki projelere imza atan şirket, ofis binalarından kültürel yapılar, alışveriş merkezlerinden spor komplekslerine kadar geniş bir yelpazede projeler gerçekleştiriyor ve ofisin kurucularından mimar Kerem Erginoğlu merak ettiklerimizi ve sorularımızı yanıtladı.

Kerem Erginoğlu
Kerem Erginoğlu

ERGİNOĞLU & ÇALIŞLAR Architects’i sizden dinlemek isteriz. Faaliyet alanlarınız, tasarım ilkeleriniz, ekibiniz v.b hakkında bilgi alabilir miyiz?

Biz 1993 yılında ofisimizi kurduk. Bu yıl 31. yılımızı doldurduk ve 2025'e de hızla yaklaşıyoruz. Ağırlıklı olarak mimari projeler yapıyoruz; ekibimizin bir kısmı ise iç mekan tasarımlarıyla ilgileniyor. Mimari projelerimizde eğitim yapıları ve konut projelerine odaklanıyoruz, aynı zamanda deneysel projeler de zaman zaman gerçekleştiriyoruz. Türkiye’de ve yurt dışında birçok önemli projeyi hayata geçirdik, şu anda yaklaşık 30-35 kişilik bir ekibimiz var ve bu ekibin katkılarıyla zorlu bir ortamda başarılı işler üretmeye devam ediyoruz.

Datça Emecik Evleri
Datça Emecik Evleri

Sürdürülebilirlik, her alanda olduğu gibi mimarlıkta giderek önem kazanan bir konu haline geliyor. Siz sürdürülebilir tasarım ilkelerini nasıl uyguluyorsunuz ve bu konudaki görüşleriniz nelerdir?

Hızla tüketim odaklı bir dönemde yaşıyoruz. Çocukluğumda Türkiye, kıt imkanlara sahip bir ülkeydi; ancak o dönemde bile çevreye duyarlı yaşamak bizim için doğal bir şeydi. Gazete kağıtları kese kağıdı olarak kullanılır, fileyle pazara gidilirdi, şişeler iade edilirdi. Tüketim alışkanlıklarımız zamanla değişti, ancak çevre bilincini hayatımıza sokma konusunda geriye gitmeye başladık. Bugün her şey kutularda, paketlerde geliyor ve sürdürülebilirlik adına yaptığımız tüm yenilikler, yaşam tarzımızla doğrudan bağlantılı. Tüketim arttıkça, yaşam tarzımızı değiştirmedikçe, sürdürülebilirlik de sadece malzemelere dayalı kalıyor. O yüzden benim gördüğüm, sürdürülebilirlik sadece malzeme kullanımından ibaret değil; tasarımın doğru yapılması, binanın kullanım ömrünün uzatılması da önemli. Kalıcı yapılar ve fonksiyonel tasarımlar yaparak, sürdürülebilirliği arttırabiliriz.


UZUN ÖMÜRLÜ YAPILAR YAPMAK DAHA KOLAY AMA İNŞAAT SEKTÖRÜ MALESEF BİR TAKIM KURALLARA VE YÖNETMELİKLERE SIKIŞMIŞ DURUMDA.


Yönetmelikler ve inşaat kuralları bizi bazı sıkıntılara sokuyor. Süleymaniye Camii gibi eski yapılar 500 yıl yaşamışken, bugün aynı özellikleri taşıyan bir yapıyı inşa etmek oldukça zor. Modern yapılar, 40-50 yıl ömürlü olabilirken, bu eski yapılar hala varlığını sürdürüyor. Bir yapının ömrünü uzatmak, tasarımın esnekliğiyle mümkündür. Binaların uzun ömürlü olabilmesi için doğru malzeme seçimlerinin yanı sıra, kullanım amacına uygun tasarım yapmalıyız.

Fransız Okulu Ek Binası
Fransız Okulu Ek Binası

Neden uzun ömürlü yapılar yapamıyoruz?

Uzun ömürlü yapılar yapmak daha kolay ama inşaat sektörü maalesef bir takım kurallara ve yönetmeliklere sıkışmış durumda. Bu kurallar, tasarımın sınırlarını daraltıyor. Süleymaniye Camii'nin inşasında kullanılan taşlar gibi doğal malzemeler çok uzun süre dayanırken, bugün aynı malzemeleri kullanmamız imkansız hale gelmiş durumda. Ancak, doğru malzeme seçimi ve uzun ömürlü tasarımlar yaparak bu sorunu aşabiliriz. Binaların ömrünü uzatmak için inşaatın maliyetini ve kullanım amacını iyi değerlendirmek gerekiyor. Sürdürülebilirlik bir yaşam tarzı olmalı. Her şey sadece yenilikçi malzemelere dayalı olmamalı. Tasarım, malzeme ve yaşam tarzı arasında bir denge kurarak uzun ömürlü yapılar yapabiliriz.

Mesela Ankara, aslında oldukça yeni bir şehir. Yani eski yerleşimler olsa da Cumhuriyet sonrasında inşa edilen yapılarla daha genç bir şehir olduğunu söyleyebiliriz. Şehirde her şeyin birkaç kez değişmiş olması da normal. Ama buna karşın, daha uzun ömürlü yapılar inşa etmek mümkün. Bizim Anadolu'daki birçok şehir de maalesef tarihi dokusunu koruyamadı. Mesela Amerika, çok yeni kurulmuş bir ülke, ama oradaki yapı stoku bizimkine göre çok daha eski. Bizde sadece birkaç anıt yapı kalmış. Doğru tasarım ve doğru mimariyle uzun ömürlü yapılar yapmak mümkün, ancak bu, daha fazla bütçe gerektiriyor.

Tac-Sev Yeni Kampüs
Tac-Sev Yeni Kampüs

Kentlerin kimliği dönüşümle nasıl etkileniyor? Bu dönüşümde inşaat sektörünün rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?

Kentlerin kimliği oturamıyor çünkü sürekli bir yapboz gibi şekil alıyor. Türkiye’de inşaat sektörü, yıllarca lokomotif sektör olarak kullanıldı, ancak bu durum şehirlerin yapısal bütünlüğünü etkiliyor. Kısa ömürlü yönetmelikler ve kentsel planlama eksiklikleri de önemli sebepler arasında. Bizde genellikle imar planı yapılır, ancak gerçek anlamda bir kent planı yok. Örneğin, Batı Ataşehir veya Göktürk gibi yeni yerleşim alanlarında, konut projeleri çok sayıda olmasına rağmen, bu yerlerin ortak bir yaşam alanı yok. Yani bir çarşı, iş yeri veya sosyal alanlar eksik. Eski yerleşimlerde bile, mesela Levent'teki çarşı aksı hala işliyor. Ancak yeni bölgelerde bu tür sosyal dokular yok, bu da büyük bir eksiklik.

Teknolojik gelişmelerin mimarlık mesleğine yansıması nasıl olacak? Özellikle son dönemde çok gündemde olan ‘Yapay Zekâ’ uygulamalarını mesleki anlamda nasıl değerlendiriyorsunuz?

Teknolojinin gelişimi, özellikle son 30 yılda, mesleğimizde birçok değişimi beraberinde getirdi. 1993’te ofisimizi kurduğumuzda elle çizimler vardı, 2000’lerde bilgisayarlar hayatımıza girmeye başladı. Pandemi ise teknolojilerin daha fazla kullanılmasını sağladı. Yapay zeka gibi yenilikler de artık hayatın bir parçası. Ancak bu, sadece bir araçtır. Yani bir mimarın, bir ressam olması gerekmez, ama bir şey ifade etmesi gerekir. Yapay zeka, bilgi sunarak süreçleri kolaylaştırabilir, ancak doğru kullanılması gerekir. Sadece oradan gelen bilgiyle karar almak yanıltıcı olabilir. Bu yüzden birikimle ve doğru soruları sorarak yapay zekadan faydalanmak önemli.

UNEC – Azerbaycan Devlet İktisad Üniversitesi
UNEC – Azerbaycan Devlet İktisad Üniversitesi

Yapay zeka, özellikle veri analizi ve öneriler konusunda önemli bir araç olacak. Ancak bu, tamamen insan zekasının yerini alacak bir şey değil. İnsan, doğru soruyu sorarak ve gelen cevabı doğru şekilde değerlendirebilecek yeteneğe sahip olmalı. Yapay zeka, süreçleri kolaylaştırabilir ama onu sadece bir araç olarak görmek ve doğru kullanmak önemli. Teknoloji hayatımıza çok hızlı bir şekilde dahil oldu. Bugün, telefonlar, sosyal medya ve diğer dijital araçlar sayesinde zamanımızı daha verimli kullanmaya çalışıyoruz. Ama bazen bu araçlar, bizi daha fazla meşgul ediyor, daha fazla zaman alıyor. Hatırlıyorum, telefonlar yokken hayat daha rahattı, daha sosyal olabiliyorduk. Bence bu, zamanın daha hızlı geçmesine sebep oluyor. Teknoloji hızla değişiyor ve biz de bu değişime ayak uyduruyoruz, ama önemli olan onun esiri olmamak. Akıllıca kullanmak gerek.


KULLANICILARIN YAŞAMLARINI SORUNSUZ VE KONFORLU BİR ŞEKİLDE SÜRDÜREBİLMELERİ EN ÖNEMLİ TASARIM KRİTERİMİZ.


Son dönem projeleriniz veya tasarımlarınız nelerdir? Kısaca bilgi vermeniz mümkün müdür?

Şu anda Azerbaycan'da eğitim yapıları üzerinde çalışıyoruz. Ermenistan Savaşı sonrasında, Azerbaycan'ın elinde kalan bölgelerde, üniversiteler ve okullar inşa ediliyor. Bu projeler, o bölgedeki gençlerin tekrar hayatlarını kurabilmeleri için çok önemli. Bu projelerde, kentsel düzenlemeler yaparak eğitim yapıları tasarlıyoruz. Ayrıca İstanbul'da devam eden bazı ofis projelerimiz de var, bunlar şu anda izin aşamasında. Yine ilginç bir proje de var, İstanbul-Ankara Otobanı üzerinde, Kahve Dünyası için iki özel bina inşa edeceğiz. Bunlar kahve satış noktaları olarak tasarlandı. Ayrıca, bir okul projesi de var, burada deneysel bir yapım sistemi kullanıyoruz. Geçtiğimiz yaz, CLT (Cross Laminated Timber) kullanarak bir okul binası yaptık. Bu bizim için tamamen yeni bir deneyimdi. Bunun dışında, Erzincan’da, Kutlu Ataman’a ait bir çiftlikte keçiler için bir barınak yaptık. Bu barınak, sıkıştırılmış toprakla yapıldı, yani kerpiç tarzı bir sistem kullanıldı. Her iki proje de farklı malzeme kullanımı ve tasarım yaklaşımları açısından bizim için önemli deneyimler oldu.

Kutluğ Ataman’a Ait Çiftlik
Kutluğ Ataman’a Ait Çiftlik

Malzeme tercihleriniz hakkında ne söyleyebilirsiniz? Hangi malzemeleri daha çok tercih ediyorsunuz? Ayrıca malzeme seçiminizde nasıl bir yaklaşım izliyorsunuz?

Bizim belirli bir malzeme tercihimiz yok, ama farklı malzemelerle denemeler yapmayı seviyoruz. Örneğin, birkaç yıl önce Kale Seramik’in Levent’teki binasını restore ederken, orada da farklı seramik malzemelerle çalıştık. Farklı projelerde farklı malzemeler kullanmak, tasarımımıza çeşitlilik katıyor ve her proje için uygun malzemeyi seçmek bizim için çok önemli.

Malzeme seçiminde ilk başta deneme yanılma yoluyla ilerliyoruz. Zamanla malzemeyle neler yapabileceğimizi keşfediyoruz. Örneğin, son projemizde CLT kullandık. Marmaris'teki otelde de benzer şekilde doğal malzemelerle işler yapıyoruz. Ahşap girişler ve balkonlar gibi detaylar üzerinde çalışıyoruz. 


TEKNOLOJİ HIZLA DEĞİŞİYOR VE BİZ DE BU DEĞİŞİME AYAK UYDURUYORUZ, AMA ÖNEMLİ OLAN ONUN ESİRİ OLMAMAK. Genel olarak, doğal malzemeleri tercih ediyoruz.


Mermer ise mermer olsun, seramik ya da mermer görünümü gibi ürünlere pek sıcak bakmıyoruz. Ahşap kaplamalar kullanılabilir ama laminat gibi ürünlerde neden ahşap görünümü kullanılsın, bunu anlayamıyorum. Zorunlu olduğunda kullanmak zorunda kalıyoruz ama prensip olarak, her zaman malzemenin özünü kullanmaya dikkat ediyoruz. Malzemenin dayanıklılığını, ömrünü ve hangi şartlarda kullanılacağını bilmek çok önemli. Su emiciliği nedir, güneşteki etkisi nedir, içinde radyasyon var mı gibi detayları sorguluyoruz. Yaptığımız yapılar, emek harcanarak yapılmış projelerdir ve kullanıcıların yaşamlarını sorunsuz sürdürebilmelerini istiyoruz. Bu soruları sorarak, ürünlerin uzun ömürlü ve sağlam olmasını hedefliyoruz.

KA Evi
KA Evi

Türkiye'deki malzeme tedarik durumu hakkında ne düşünüyorsunuz? Yeterli tedarik ve çeşitlilik var mı?

Türkiye'deki malzeme sektörü çok gelişti. Dünyadaki en iyi üreticilerden biriyiz. Tabii ki ekonomik faktörler her şeyi etkiliyor ve bazı sıkıntılar duyuyoruz. Özellikle ihracat ve ham madde tedarikinde zaman zaman zorluklar yaşanabiliyor, pandemi döneminde dünya genelinde büyük bir sıkıntı yaşandı.


SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK BİR YAŞAM TARZI OLMALI. HER ŞEY SADECE YENİLİKÇİ MALZEMELERE DAYALI OLMAMALI.


Ancak doğru planlama yapıldığında büyük sıkıntılar yaşanmıyor. İthal malzeme ihtiyacı olsa da çoğu malzemeyi burada temin edebiliyoruz.Türkiye hızla yeni malzemeler üretiyor ve bu durum ülkenin gelişimine katkı sağlıyor. Her sektör, kendini hızlı bir şekilde yenileyebiliyor ve adapte olabiliyor. Sanayi ile tasarımın iş birliği arttıkça her iki sektör de daha hızlı gelişebiliyor.

Bodrum Demirbükü Sosyal Kulübü
Bodrum Demirbükü Sosyal Kulübü

BİZİM BELİRLİ BİR MALZEME TERÇİHİMİZ YOK, AMA FARKLI MALZEMELERLE DENEMELER YAPMAYI SEVİYORUZ. HER PROJE İÇİN UYGUN MALZEMEYİ SEÇMEK, TASARIMIMIZA ÇEŞİTLİLİK KATMAK İÇİN FARKLI PROJELERDE FARKLI MALZEMELER KULLANMAK BİZİM İÇİN ÖNEMLİ.


İşverenlerle görüşmelerde sürdürülebilir malzemeler ve çevre duyarlı yaklaşımlar hakkında nasıl bir bilinç var?

Herkes sürdürülebilirlik ve çevre bilinci konusunda duyarlı ancak sonunda bütçeler devreye girince sorun oluyor. Bu yalnızca Türkiye'de değil, dünya genelinde bir durum. Son dönemde çevre bilinci artmış olsa da bu konuda dengeyi iyi kurmak gerekiyor. Fiyat belirlenirken sadece maliyet değil, kullanılan malzemenin farklılığı da göz önünde bulundurulmalı. Farklı ve kaliteli bir malzeme kullanmak gerektiğinde, bunun bedelini de ödemek lazım. Eğer bu maliyet uygun değilse, daha doğal ve ekonomik çözümler de bulunabilir.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)