Kapsayıcılık Ve Yürünebilirlik, COVID-19 Pandemisinden Sonra Şehirleri Yeniden İnşa Etmenin Anahtarı Olacak
Şehirler, COVID-19 pandemisinin merkez üssü olarak ortaya çıktı: Dünya çapındaki COVID-19 enfeksiyonlarının kabaca yüzde 90'ı kentlerden rapor edildi. Özellikle kentlerdeki sosyo-ekonomik olarak düşük mahalleler, salgın tarafından daha sert darbe aldı.
Araştırmacılar, şehirlerin dirençsizliğini yüksek nüfus yoğunluğuna, aşırı kalabalığa ve zayıf hava dolaşımına bağladılar. COVID-19 salgını nedeniyle şehirlerin direncini kaybetmesi, sağlığa teşvik eden sürdürülebilir şehirler yaratma ihtiyacını ortaya çıkardı.
Daha Az Yoğunluk, Daha Fazla Çeşitlilik
Kentsel ortamlar ile ilgili çalışan bir grup sosyolog, Toronto’daki mahallelerin fiziksel ortamının COVID-19'un yayılmasını nasıl şekillendirdiğini inceledi. İnceleme sonucunda ortaya çıkan bulgular, pandemi sonrasında yeniden inşa edilen şehirlerin hangi yolları izlemesi gerektiğine yardımcı oldu.
Öncelikle, daha yürünebilir mahalleler oluşturmalıyız. Dikkat edersek, COVID-19 yürünebilirliği yüksek mahallelerde çok daha yavaş yayıldı. Çünkü bu mahallelerde yaşayanlar, daha geniş ve iyi bakımlı kaldırımlarda, daha kısa mesafeler kat edebiliyordu. Bu da mahalle sakinlerinin COVID-19 virüsüne maruz kalmalarını azaltıyordu.
Kalabalık Hane Sayısını Azaltmak
İkincisi, aşırı kalabalık hanelerin sayısını azaltmalıyız. Yükselen emlak fiyatları, sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı birçok aileyi aşırı kalabalık konutlara zorladı. Bu konut birimlerindeki alan kısıtlamaları, sakinlerin yeterli fiziksel mesafe uygulamasını zorlaştırıyor. Ayrıca bu durum, bu aileleri virüs kapmaları durumunda, onları izole etmek için gerekli alandan da mahrum bırakabiliyor. İşte bu faktörler, COVID-19'a yakalanma risklerini artırıyor. Uygun fiyatlı konut arzını artırmak, kentsel sosyo-ekonomik olarak dezavantaja sahip kişilerin bulaşıcı hastalıklara karşı savunmasızlığını azaltmanın anahtarı olabilir.
Karma Gelirli Konutlar Oluşturmak
Üçüncüsü, karma gelirli konutların sayısını artırmalı ve mahallelerimizi daha iyi entegre etmeliyiz. COVID-19 düşük gelirli mahallelerde çok daha hızlı yayılıyor. Konutların karşılanabilirliği, dezavantajlı aileleri yüksek gelirli mahallelerden uzaklaştırıyor. Bu durum, onları daha az olanaklara sahip, düşük gelirli bölgelere yerleşmeye zorluyor.
Sınırlı konut satın alınabilirliği nedeniyle hanelerdeki nüfusun artması, COVID-19 virüsüne maruz kalan sakinlerin sayısını artırıyor. Düşük gelirli mahallelerde oturanların, varlıklı mahallelerdeki yaşıtlarına göre, COVID-19 enfeksiyonu olan birine yakın yaşama olasılıkları daha yüksektir.
Her Mahalle İçin Başka Bir Çözüm
Düşük gelirli mahallelerin sakinleri, ellerinde daha az kişisel kaynağa sahip oldukları için, varlıklı mahallelerdeki akranlarından daha fazla mahalle olanaklarına güveniyorlar. Bu farklı topluluklar, aynı olanaklara sahip olsa bile, düşük gelirli mahallelerdekilerin bakımsız olma olasılığı daha yüksektir. Örneğin, düşük gelirli mahalleler geniş ve bakımlı kaldırımlardan yoksun olabilir. Bunun yanı sıra, düşük gelirli mahalleler, taze ürünlere sahip bakkallar veya kaliteli hastaneler gibi sağlığı geliştirici olanaklara da sahip olamıyor. Bu nedenle, bir mahallenin fiziksel ortamı, COVID-19'un düşük ve yüksek gelirli mahallelerde farklı şekilde yayılmasına büyük oranda etki ediyor.
Sosyologların çalışması, nüfus yoğunluğunun düşük gelirli mahallelerde COVID-19'un yayılmasını artırdığını, ancak yüksek gelirli mahallelerde enfeksiyon oranını düşürdüğünü ortaya koyuyor. Daha varlıklı mahallelerde, yoğun nüfusu olan çok katlı apartmanlar bile, daha iyi havalandırma sistemleri ve ortak alanları sterilize eden ek personeller bulunuyor. Düşük gelirli mahalleler, genellikle bu olanaklardan yoksun kalıyor.
Geniş Yeşil Alanlar
Benzer şekilde, yeşil alan, COVID-19'un düşük gelirli mahallelerde yayılmasını azaltabilir. Düşük gelirli mahallelerdeki konut birimleri, yüksek gelirli mahallelere nazaran daha küçük, kalabalık ve az bakımlıdır. Dolayısıyla düşük gelirli mahalle sakinleri, daha temiz ve güvenli alana ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaçları, o mahallelerde geniş ve yeşil bir alan sağlayarak giderilebilir.
Ayrıca, mahallede yürünebilirlik, COVID-19'un yayılmasının düşük gelirli mahallelerde, yüksek gelirli mahallelere göre daha fazla azaltılmasına yardımcı olur. Bu model muhtemelen, düşük gelirli mahallelerde oturanların, varlıklı mahallelerdeki muadillerine göre, araba sahibi olma olasılıklarının daha düşük olması nedeninden kaynaklanıyor. Bu mahallede oturanların, yürüyerek tamamlanamayacak işler için toplu taşımaya güvenme olasılıkları daha yüksektir. Yürünebilirliği düşük olan düşük gelirli mahalle sakinleri için, ayak işleri adına daha uzun yolculuklar ve toplu taşıma sisteminde çoklu transferler yapılması gerekebilir.
Pandemi Sonrası Sürdürülebilir Şehirler
COVID-19 salgını, sağlığı teşvik eden ve mahalle sakinleri arasında bulaşıcı hastalıklara karşı savunmasızlığı azaltan sürdürülebilir şehirler inşa etme ihtiyacımızın altını çiziyor. Gelecekteki kentsel planlama çabaları, herkese uyan tek bir yaklaşımı benimsememelidir. Bunun yerine, mimarlar yeniden inşa sürecini daha düşük ve daha yüksek gelirli mahallelerde yaşayanların farklı ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde uyarlamalılar.
Spesifik olarak, yeniden inşa çalışmalarında, düşük gelirli mahallelere öncelik verilmeli ve bu mahallelerin yüksek nüfus yoğunluğuna çare bulunmalıdır. Daha fazla yeşil alan inşa etmeli ve yürünebilirlik iyileştirilmelidir.