Kurumsal Sürdürülebilirliğin Benimsenmesinde İç Denetimin Rolü ve Görevleri
Yazan: Rahmi Aydemir, Gamze Üstün
Adam Smith’e göre şirketlerin kâr çıkarları olduğu kadar bu kazanımları etik değerlerle sağlaması toplumsal, çevresel ve ekonomik açıdan nihai bir amaç taşımalıdır.
Bir işletmenin yalnızca finansal getiriler ya da girdi-çıktılarla ifade edilebilmesi günümüz dünyasında yeterli olmamaktadır. En azından Adam Smith’e göre şirketlerin kâr çıkarları olduğu kadar bu kazanımları etik değerlerle sağlaması toplumsal, çevresel ve ekonomik açıdan nihai bir amaç taşımalıdır. Yine de işletmelerin etik değerleri göz ardı ettiğini düşündüğümüzde marka imajı ve tüketici talebiyle çevreyi gözeten yaklaşımlarının son dönemde hız kazandığını söyleyebiliriz. Bu yazıyı kurumsal sürdürülebilirliğin işletme kültürüne yer edinerek, amacını gerçekleştirebilmesi adına ihtiyaç duyduğu iç denetim ve onun rolüne ayırmak istedik.
Her ürün tasarımının ya da üretim sürecinin çevresel etkisini; ham madde tedarikinden satın almaya ve bu operasyonların tüm içsel bürokratik prosedürlerine kadar izleyebilmek oldukça basittir (Karbon ayak izi). Tüm bu süreçler için çevreyi ve toplumu önemseyen davranışlar sürdürülebilir tedarik zinciri, sürdürülebilir üretim ve kurumsal sürdürülebilirlik (yeşil yönetim) kavramlarını literatüre kazandırmış ve işletmelerin de ilgisini çekmeyi başarmıştır.
Donella Meadows’a göre; “Vizyon, politika sürecindeki en hayati adımdır. Nereye gitmek istediğimizi bilmezsek, büyük bir gelişme kaydetmemizin bir anlamı olmaz. Ama vizyon sadece politika tartışmalarında değil, bütün kültürümüzde de eksik olan bir unsur.” Öyle görünüyor ki şirketlerin tam anlamıyla sürdürülebilirlik vizyonu oluşturmalarının zamanı geldi de geçiyor…
Dolayısıyla, sürdürülebilir kalkınmanın, organizasyonel boyuttaki yansıması olarak nitelendirilen kurumsal sürdürülebilirlik, pek çok kurum ve kuruluş açısından, stratejik bir hedef olarak değerlendirilmektedir. Buradan hareketle, işletmeler için etik olmasının yanında finansal anlamda olumlu rasyonel etkiler sağlayan kurumsal sürdürülebilirlik yaklaşımının iş süreçlerine ve uygulamalarına entegre edilmesi kadar, bu yöndeki çabaların yarattığı etki yani sürdürülebilirlik performansı da önemlidir.* Bu anlamda paydaşları tarafından desteklenir olmak ve rekabet üstünlüğünü arttırmak amacıyla bile bugün şirketlerin sürdürülebilirlik faaliyetlerini güçlendirdiğini görebilmekteyiz.
“Brundtland Vizyonu”ndan (Raporundan) beri (Ortak Geleceğimiz adlı rapor genel olarak çevre sorunlarının gelişmiş-az gelişmiş bütün ülkelerin insanlarını, bütün gezegeni tehdit ettiğini ve dünyadaki krizlerin birbiriyle bağlantılı olduğunu, çevre sorunlarının diğer sorunlardan ayırt edilemeyeceğini belirtmektedir.) işletmeler geleneksel üretim stratejilerini değiştirmeye yanaşmamış ve çevresel performans oluşturarak gerçekleşen faaliyetlerin ekstra maliyetler doğurabileceği ve kârlılığı azaltacağı gerekçesiyle ekolojik kaygı güden her operasyondan uzak durmuşlardı. Değişmin kaldıraçları olan şirketler artık gezegenin kalkınma rotasının sürdürülebilirlik vizyonu sayesinde çizileceğinin farkına varmaya başladılar. Elbette çevresel performansın, maliyet tasarrufu sağlayarak, satışları arttırması ve ekonomik performansı geliştirebilme yeteneğinin, bu farkındalığın oluşmasında daha gerçekçi bir neden olduğunu söyleyebiliriz. Peki, sürdürülebilirlik vizyonuyla yola çıkan işletmeler nereden ve nasıl başlamalılar?
Öncelikle Yeşil Yönetim Anlayışı
“İç Denetim” anlayışı bir nevi kurum içi danışmanlıktır. İç denetçilerin işletmenin çıkarlarını (toplumsal etik gözetilerek) gözeten her faaliyette sorumluluk üstlenebilecek bilgi ve tecrübeye sahip olmaları gerekmekte ve beklenmektedir. İç denetim ekibinin eksiklerini de gidermesi ve her daim kendini güncel kılması sayesinde, kurumsal sürdürülebilirlik şirket içi amacına ulaşabilir. İç denetim ekibinin öncelikle kurumsal sürdürülebilirliğin işletmeye kazanımları konusunda yeterli ve tatmin edici cevaplara sahip olması; çevreyi koruyarak sosyal kazanımların yanı sıra; verimlilik ve tasarruf, düşen maliyetler, rekabet avantajı gibi öne çıkan unsurların rasyonel yaklaşımlarla üst düzey yönetimini tatmin edecek veriler sunmasını sağlar. İç denetimin hali hazırda yalnızca sürdürülebilirlik kavramına eğilimi de bu anlamda şirketin jeopolitik faktörlerden ya da siber saldırılardan etkilenmesine engel olmayacaktır. İç denetim ekibi ya da personelin tüm koşullara hazırlıklı olması gerekmektedir.**
Uluslararası İç Denetçiler Örgütünün (IIA) hazırlamış olduğu rapora göre iç denetçiler şirketin rotasını çizmeden önce şu soruları sorarak işe başlayabilirler:
- Varlık ve ürün geliştirmek için ürün yaşam eğrisi değerlendirmeleri yapılıyor mu?
- Yeşil ve sosyal açıdan tedarik süreçleri var mı uygulanıyor mu? Bu süreçler nasıl izleniyor?
- Risk değerlendirmelerinde hava (sera gazı ve diğer emisyonlar, iklim değişiklikleri ve karbon ayak izi), su (kullanım ve atık su), toprak (geri kazanım, rekreasyon alanları, çöpler ve tehlikeli atıkların uzaklaştırılması ve atılması, koruma ve bakım yönetimi) ve hayvanlar (ürün testleri, ekosistemler ve biyoçeşitlilik) faktörleri dikkate alınıyor mu?
- Azaltma, yeniden kullanma ve geri dönüşüm konseptleri operasyonlara, süreçlere ve faaliyetlere entegre edilmiş mi?
- İşletme karbon ayak izini hesaplıyor mu ve buna yönelik telafi ve dengeleme programları var mı?
Verilecek cevaplar yol haritasının belirlenmesine katkı sağlayacaktır. Gelecek yazıda bu rol ve görevlerin kapsamını genişleterek sosyal muhasebe gibi kavramların da üzerinde duracağız.
İç denetim, kurumun hedeflerine ulaşması açısından oluşabilecek riskleri azaltmaya yönelik kurulan iç kontrol sisteminin yeterliliğini ve etkinliğini değerlendiren bir faaliyettir. Uluslararası İç Denetim Standartlarında iç denetim, bir kurumun faaliyetlerini geliştirmek ve onlara değer katmak amacını güden bağımsız ve objektif bir güvence ve danışmanlık faaliyeti şeklinde tanımlanmıştır. (tide.org.tr)