Mimarlık Devingen Bir Ortamda Bir Düşünceyi Var Edebilme Eylemi
Mimarlığa bakış açımızı “devingen bir ortamda bir düşünceyi var edebilme eylemi” olarak masa üzerine koyabiliriz aslında. Bu bir “düşüncenin kendisini inşa etmek’le başlar, fiziksel bir hale bürünmesi ile devam eder, ve nihayet de içine girilen, dokunulan hissedilen bir dünyaya dönüşmesi ile sürer.
Ervin Garip ve Banu Garip tarafından 2000 yılında mimarlıkta tasarım ve pratiğin akademik-deneysel çalışmalarla bütünleşmesi gerektiği fikrinden yola çıkarak kurulan bir tasarım stüdyosu olan 1+1 Mimari Tasarım Stüdyosu, çeşitli kurumlar tarafından ödüllendirilmiş, sergilenmiş ve yayınlanmış mimari, kentsel ve iç mimari projeler üzerinde çalışmaktadır. Stüdyonun kurucuları Ervin Garip ve Banu Garip ile gerçekleştirmiş olduğumuz söyleşiyi paylaşıyoruz.
Mimarlık anlayışınızı ve tasarım yaklaşımınızı nasıl tanımlarsınız?
Mimarlığa bakış açımızı “devingen bir ortamda bir düşünceyi var edebilme eylemi” olarak masa üzerine koyabiliriz aslında. Bu bir “düşüncenin kendisini inşa etmek’le başlar, fiziksel bir hale bürünmesi ile devam eder, ve nihayet de içine girilen, dokunulan hissedilen bir dünyaya dönüşmesi ile sürer. Burada da sonlanmaz; var olanın üzerinde tekrar düşünce (buna mimari eleştiri de diyebilirsiniz) üretme ile devam eden bir süreçtir. Bu süreçlerin her biri, bazen birbirinden bağımsız, bazen de bütünleşik olarak bir değer yaratır. Bu değerler bütünün kendisi bizim yaklaşımımızda “MİMARLIK” olarak atfedilebilir.
Özellikle yapay zekanın revaçta olduğu bir dönemden geçiyoruz. Mimarlık dünyasında gelecek trendleri ve sektördeki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tarihte, farklı alanların farklı kırılmaları tetiklediğini ve devrimlere öncülük yaptığını gördük. Günümüzde ise her alanda hızlı dönüşümler yaratan teknoloji devrimini konuşuyoruz. Çokça çiğnenen adı ile yapay zeka, gündemde önemli yer edinmiş durumda. Her şeyden önce belki yapay zeka yerine “öğrenen mekanizma” demek daha doğru olabilir. Daha açık, becerisi aldığı verilerle orantılı büyüyebilen bir mekanizma. Araştırmacılar bunun bir “zeka” olmadığı konusunda büyük ölçüde hemfikir. Söz konusu kavram, iş çevrelerinde çok hızlı büyüdü ve yer buldu. Bunun en büyük sebebi yapay zekanın kullanılmasının getirdiği hızlı dönüşler, ekonomik değer ve zaman tasarrufu. Akademinin ise bu konuda daha temkinli olduğunu söyleyebiliriz. Mimarlık alanında konu eğitim sürecinden itibaren ele alındığında, genel olarak bütün eğitim paradigmasını kökten değiştirecek-yönlendirecek bir gelişme olduğu ve bu durumun etik, özgünlük ve kısıtlayıcıları ile beraber değerlendirilmesi önem kazanmakta. Yapay zeka mimarlık alanında, mesleğin bir parçası olan eğitim süreci de dahil, sadece bir araç değil, etkileşimli bir partner olarak biçimlenecektir düşüncesindeyiz. Genel olarak baktığımızda Neil Leach’e göre bir problem hakkında konuşmaya başlamak, bu problemle iletişime ve başa çıkmaya başlamanın ilk aşamasıdır. Dünyadaki durum da bu şekilde tanımlanabilir. Yapay zeka geleceğe ait devrimin ipuçlarını veren ama ne olacağı konusunda da net bir çerçeve çizmenizi ve görmenizi engelleyen bir teknolojik dönüşümü getiriyor.
ÇOKÇA ÇİĞNENEN ADI İLE YAPAY ZEKA, GÜNDEMDE ÖNEMLİ YER EDİNMİŞ DURUMDA. HER ŞEYDEN ÖNCE BELKİ YAPAY ZEKA YERİNE "ÖĞRENEN MEKANİZMA" DEMEK DAHA DOĞRU OLABİLİR. DAHA AÇIK, BECERİSİ ALDIĞI VERİLERLE ORANTILI BÜYÜYEBİLEN BİR MEKANİZMA. ARAŞTIRMACILAR BUNUN BİR "ZEKA" OLMADIĞI KONUSUNDA BÜYÜK ÖLÇÜDE HEMFİKİR.
Sürdürülebilir tasarım ilkelerini uygularken hangi yöntemleri benimsiyorsunuz? Kentsel tasarım projelerinde sürdürülebilirlik ilkeleri üst öl çekten alt ölçeğe farklı başlıklar altında ele alınıyor ve bu alt başlıkların belirlenmesinde her alanın kendine özgü farklı özellikleri ve problemleri de belirleyici oluyor. Haliç Köprüaltı Spor Odağı ve Kıyı Bağlantısı uygulaması, “İstanbul Senin Haliç Kıyıları Yarışması” kapsamında 2. Bölge olarak tanımlanan 230.000m2 alana sahip Balat-Eyüpsultan kıyı şeridinde birincilik ödülü kazanan projenin bir odağını kapsamakta, dolayısıyla oldukça büyük bir kent parçasının bir bölümünü içermekte. Üst ölçekte bütünsel ve sürdürülebilir bir tasarım yaklaşımı uygulamak; üretilen akışkan mekan kurgusunu, fonksiyon ve kimlik bağlamında özgün odaklar ve alt odaklarla desteklemek, projenin en görünür hedeflerinden biri olarak tanımlanabi lir. Proje bağlamında bahsedilen süreklilik, kentsel ölçekte yeşilin sürekliliği, tarihi dokunun sürekliliği, durağan bir peyzaj elemanı olarak “suyun” ve “su ile ilişkinin” süreklilği iken, alt ölçekte yaya sürekliliği, toplu ulaşım-yaya ilişkisinin sürekliliği olarak tanımlanmakta. Haliç Köprüaltı Spor Odağı projesi özelinde alan, bir “Açık Sistem” ve “Sosyal Odak” olarak ele alındı. Tasarım sürecinde alanın çevresi ile olan ilişkileri ve kopmuş durumda olan kentsel süreklilik en belirgin parametre oldu. Buna ek olarak üst ölçekte sürdürülebilir yaklaşımın temel kavramları olan; doğal kaynakların-verilerin korunması ve değerlendirilmesi, sosyal yaşam kalitesi ve eşitlik kavramları, ekonomik kaynak kullanımı temel girdiler olarak var oluyor. Alanda güçlü bir metafor olarak var olan Haliç E5 köprüsü, mevcut halinin değerlendirilmesiyle bir KENT SAÇAĞI haline gelmekte. Bu saçak toplumu birleştirme ve zengin sosyal kullanımları desteklemesi bakımından Türkiye’de özgün bir değere sahip. Bir başka deyişle sürdürülebilirlik değeri, sadece malzeme döngüsü üzerinden değil, süreklilikler, toplumsal değerler, ekonomik değerler ve sosyal toplum üzerinden değer kazanmakta.
Çevre dostu malzemelerin mimari tasarımdaki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz ve hangi tür sürdürülebilir malzemeleri kullanmayı tercih ediyorsunuz?
Sürdürülebilir tasarım yaklaşımında, bütünsel sistem ve onu oluşturan malzemelerin özellikleri, biçimlenişi, uygulaması ve atıkları düşünüldüğünde, çevre ve kullanıcılar üzerindeki olumsuz etkileri en aza indirmek ve çevresel, ekonomik ve sosyal sistemler üzerindeki olumlu etkileri en üst düzeye çıkarmak amaçlanmaktadır. Bu bağlamda malzeme seçimi ve kullanım biçimi de bu amaçlar doğrultusunda olmalı. Kentsel açık alan projelerinde, belirli standartta, kolay ulaşılabilen-yenilenebilen, yerel, çevre dostu malzemelerin kullanımı önem kazanmakta.
İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İÇ MİMARLIK BÖLÜMÜ'NDE TASARIM EĞİTİMİ AKTİF ÜRETMEYE DAYALI, ÇOKLU TASARIM ARAÇLARI KULLANARAK TASARLAMAYA YÖNELİK GENEL BİR TASARIM ANLAYIŞI SÜRMEKTEDİR. ARAŞTIRMA, DAHA DA ÖZELİNDE TASARIM ARAŞTIRMASI, ARAŞTIRMA BAZLI TASARIM ANLAYIŞI DA ÇERÇEVENİN EN ÜSTÜNDE DURAN ÖNEMLİ KAVRAMLAR.
Şu anda İstanbul’da 1+1 tasarım ekibi ile mimarlık, kentsel tasarım ve iç mimarlık alanlarında proje ve çalışmalarını sürdürüyorsunuz . Kentsel tasarımda son yıllarda hangi tasarım kriterleri ön plana çıkıyor?
Bütün yönleriyle sürdürülebilir, demokratik, sosyal çevreyi gözeten, ulaşıla bilir kentsel mekanlar yaratma günümüz kentsel tasarımı için en kritik parametreler olarak tanımlamak mümkün. Özellikle kentlerin hızla büyüdüğü ve çoklu odaklı şekilde geliştiği göz önünde bulundurulduğunda, özellikle kentsel yeşil alanların kent ile entegre, ulaşım sistemleri ile bütünleşik olarak tasarlanması kritik hale gelmekte. Motorlu araçlara alternatif ulaşım araçlarıyla düzenlenmiş, bütünsel ve entegre kentsel tasarım anlayışı, iyi çalışan kentlerde gördüğümüz en temel özellik olarak karşımıza çıkıyor. Bu bağlamda mimarinin, peyzaj mimarlığının, planlama kararlarının da birbirini destekleyecek şekilde verilmesi gerekmekte. Günümüzün kritik konularından biri olan, su ve suyun yönetimi konusunda da özellikle peyzaj kararları ve bağlamına da parantez açmak gerekiyor. Kentsel tasarımı, yık-yap eylemi ötesinde bir ‘dönüştürme’ eylemi olarak ele almak, özellikle yapı stokunun doygunluğa ulaştığı kentlerde, yeşil alanları, atıl alanları, kullanılmayan endüstriyel alanları birer kent katalizörü olarak ele almak, kentin bağlayıcısı olarak kullanmak kentsel yaşam kalitesini artırırken kentsel mekanları değerlendirmekte.
İç mimarlık alanında eğitim veren bir akademisyen olarak, genç iç mimar adaylarının yetişmesi sürecinde tasarım ilkelerini nasıl öğretiyorsunuz?
İstanbul Teknik Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü’nde tasarım eğitimi aktif üretmeye dayalı, çoklu tasarım araçları kullanarak tasarlamaya yönelik genel bir tasarım anlayışı sürmektedir. Araştırma, daha da özelinde tasarım araştırması, araştırma bazlı tasarım anlayışı da çerçevenin en üstünde duran önemli kavramlar. Stüdyo ortamının, tasarım eğitiminin odağında yer alan, eğitim sürecinin bel kemiğini oluşturan bir yeri var. İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde yer alan İç Mimarlık Bölümü, diğer bölümerde olduğu gibi tasarım studyosunu senelerdir merkezde tutan, ‘tasarım mutfağı’ olarak kabul eden bir anlayış benimsemekte. Sadece öğrencilerin proje yürütücüsünden öğrendiği tek taraflı bir süreç değil, karşılıklı olarak ‘birbirinden öğrenme’ nin de etkin olduğu ve araştırmaya yönelik üretim sürecini içeren bir anlayış bulunmakta.
KENTSEL TASARIMI, YIK-YAP EYLEMİ ÖTESİNDE BİR ‘DÖNÜŞTÜRME’ EYLEMİ OLARAK ELE ALMAK, KENTİN BAĞLAYICISI OLARAK KULLANMAK KENTSEL YAŞAM KALİTESİNİ ARTIRIRKEN KENTSEL MEKANLARI DEĞERLENDİRMEKTE.
İstanbul Teknik Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü’nde gelecekteki hedefleriniz nelerdir?
İTÜ İç Mimarlık Bölümü’nde Lisans ve Uluslararası Yüksek Lisans Programları beraber yürütülmektedir. HFT Almanya, CEPT Hindistan ve SUPSI İsviçre ile beraber ortak yönetilen IMIAD (International Master of Interior Architectural Design) programı 2006 yılından bu yana devam ettirilmektedir. Bölümün en önemli iki gündemi, İç Mimarlık üzerine odaklanan yeni bir Yüksek Lisans Programı ve özellikle Türkiye’de az sayıda bulunan ve bu konuda ihtiyaç duyulan İç Mimarlık Doktora Programının açılmasıdır.
GÜNÜMÜZ KENTSEL YAŞANTISI, GÜNLÜK HAYATI ZENGINLEŞTİRMEYİ ÖĞRENMEK, DENEYİMLEMEK VE PAYLAŞARAK SAĞLAMAKTADIR. BU BAĞLAMDA HALİÇ PROJESİ, KENTSEL VE KAMUSAL YAŞAMI ZENGINLEŞTİRMEYE VE YAŞAM KALİTESİNİ ARTIRMAYA YÖNELİK ANA HEDEFLERİ DOĞRULTUSUNDA PLANLANDI VE GERÇEKLEŞTİRİLDİ.
Haliç Köprüaltı Spor Odağı ve Kıyı Bağlantısı projesiyle, kentsel alanlarda spor ve rekreasyon alanlarının kentsel dönüşüme olan katkısını gösterdiniz. Bu proje sırasında karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi?
Günümüz kentsel yaşantısı, günlük hayatı zenginleştirmeyi öğrenerek-deneyimleyerek-deneyerek ve paylaşarak sağlamaktadır. Bu bağlamda Haliç projesi kentsel ve kamusal yaşamı zenginleştirmeye ve yaşam kalitesini artırmaya yönelik ana hedefleri doğrultusunda planlandı ve gerçekleştirildi. Projelendirme ve uygulama süreçlerinde yaşanan zorluklar, büyük ölçekteki kentsel tasarım projelerinin uygulanabilirliği ile ilişkili zorluklar ile paralel. Genel anlamda bu tür projeler için geçerli olan uygulanma süresi, bürokratik zorluklar, yönetimdeki süreklilik problemleri çeşitli zorlukları da beraberinde getiriyor. Bunların dışında günümüzde yerel yönetimlerin kamusal alanda yaratmaya çalıştıkları değerler çok önemli, ancak diğer yandan ekonomik sıkıntılarla bağlantılı olarak özellikle malzeme seçimlerindeki kısıtlılıklar, ve standartlaştırılmış malzemelerin kullanımının tasarım değerlerine etkileri sorgulanabilir durumda. Bu bağlamda özellikle standart uygulamalar için sürdürülebilir, tasarım değeri yüksek, kentin sosyal yapısını da dikkate alan malzeme ve ürün çeşitliliğinin sağlanmasının uygulamaların kalitesini artıracağını düşünüyoruz.