Ofislerde Duygusal Zeka
Nurus CEO’su
Dinçer Sinici
Kişilerin yapılarına göre İhtiyaçları farklı olduğu için, kişilerle duygusal yapısını algıladığımız, empati kurduğumuz miktarda gelişmelerine destek olma imkanımız var...
Orta Doğu Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü mezunu olan Dinçer Sinici, çalışma hayatı boyunca Türk Traktör AŞ’de yeni hatlar sorumlusu, Başak Ziraat AŞ’de yatırımlar ve üretim sorumlusu, Karsan Otomotiv Sanayi AŞ’de Bakım ve Yardımcı Tesisler Müdürü, Kalıp ve Pres Departman Müdürü görevlerinde bulundu. Sinici, 2006’dan bu yana Nurus’un üretim şirketi Numaş’ta genel müdürlük görevini yürütüyordu. 2015 yılbaşı itibariyle Nurus’un CEO’luğuna atandı. Sinici sorularımızı yanıtladı.
Araştırmalara göre bir organizasyondaki duygusal zekanın yükselmesi organizasyonu pozitif yönde temelden etkiliyor, duygusal zekayı ofise taşıyan Nurus’un bu oluşumdaki çıkış noktası ve amacı nedir ve bu oluşumun neresinde duruyor, neler hedefliyor?
Nurus’un özüne, yaptığı işlere, geliştirdiği ürünlere baktığımızda; her zaman müşterileri, mimarları, tasarımcıları dinleyen, değişik gelir düzeylerinin ihtiyaçlarını algılayıp, farklı pazarlardaki gelişmeleri inceleyip, bunları ürüne dönüştürüp üst segmentten alt segmente, zamanın önünde ürünler geliştiren bir yapıda.
Aslında Nurus EQ’yu (Duygusal Zeka) hep içinde barındırmış, 2000’li yıllarda motivasyonu dünyanın bu kadar ön planda kullanmadığı zamanlarda, Nurus Motivation Dizayn mottosunu yarattı. Daha sonra tasarım ve doğallık arasındaki dengeyi kurarken çevre duyarlığını herkesten önce gündeme getirmiş durumda olduğunu düşünüyorum.
Değişen çalışma koşulları, jenerasyon arasındaki kültür farklılığının hızlanması, internetin yaygın kullanılması, eskiye göre tüketim hızının çok fazla olması, çok farklı nesillerin bir arada yönetilmesi, büyüyen şehirlerin çalışma koşulları içersinde yaşadıkları sıkıntıların yarattığı çözüm bulma çabaları, insanı daha daha fazla algılama ve çalışma verimliliğini artırmak için konseptler geliştirmek zorunda bırakmış. Aslında baktığımız zaman bizim iş yapış tarzımıza yansıyan her şeyi EQ çatısı altında toplamanın mümkün olduğunu görüyoruz ve dedik ki; biz EQ’ya biraz daha sahip çıkalım ve ürünlerimizi tasarlarken ön plana çıkaralım, yıllardır yaptığımız, parça parça yürüttüğümüz işlerin üst çatısına EQ koyup iletişimine başladık.
Nurus EQ’yu (Duygusal zeka) hep içinde barındırmış, 2000’li yıllarda motivasyon’u dünyanın bu kadar ön planda kullanmadığı zamanlarda, Nurus motivasyon dizayn mottosunu yarattı. Daha sonra tasarım ve doğallık arasındaki dengeyi kurarken çevre duyarlığını herkesten önce gündeme getirmiş durumda olduğunu düşünüyorum.
Duygusal zekanın geliştirilebildiğini biliyoruz ve Üç Duygusal Zeka yeterliliği ve bunların ofis ortamında nasıl işlediği kişilerin “Dağınıklık, Esneklik ve Pozitiflik” değerleriyle ölçülebiliyor. Bu bağlamda ofis mobilyası tasarımının duygusal zeka gelişimine nasıl bir etkisi var ve bu etkiler nelerdir?
Kişilerin yapılarına göre ihtiyaçları farklı olduğu için, kişilerle duygusal yapısını algıladığımız, empati kurduğumuz miktarda gelişmelerine destek olma imkanımız var, örneğin; kalabalık, açık çalışma ofislerinin içerisinde insanların barınma, kendini güvende hissetme ihtiyaçlarını karşılayabilecek izolasyon alanları oluşturabiliyoruz veya yükseklik ayarlı ofis mobilyalarında hem ergonomik sağlığını düzenleyebiliyor hem de ayakta çalışma imkanı sağlayabiliyoruz. Aslında her bir ürünün daha tasarım hikayesine başlarken; neyi çözmek istiyoruz, nereye faydamız olsun istiyoruzu düşünerek başlıyoruz.
Nurus Links diye adlandırdığımız bir yapımız var, burada mobilyalarla elektronik cihazların bağlantılarını kuruyoruz ve bunların içersinde akıllı teknolojiye entegre edilen henüz piyasa sürmediğimiz şuanda geliştirme bileştirme çalışmalarımızla, hep nasıl mobil hayata adapte olabilirizi inceliyoruz.
Peki bundan 20 yıl önce de ofiste duygusal zeka önemliydi; ama bugün çok daha öne çıkartılır oldu, 20 yıl önceki bakış açınızla bugün arasında ne gibi bir değişiklikler oldu?
İlk seri üretim verimlilik çalışmaları Amerika’daki seri üretim araçlarında araç üretim hatlarının baskın kurulması ve kişinin performanslarının hesaplanmasıyla başladı; fakat yıllarca ofis ortamında verimlilik çalışması yapılmadı. Daha sonra ofiste çalışan personele ödenen rakamın artmasıyla beraber önce gelişmiş ülkelerde ofiste sağlık, yani iş güvenliği değerlendirilmeye başlandı. Nasıl bir boya tesisinde gaz maskesi takmadan boya yapılamıyorsa aslında ergonomisi uygun olmayan bir koltukta veya masada çalışılan bir kişinin bel fıtığı, boyun fıtığı problemi yaşaması, bu tür hastalıklardan dolayı doktora giderken aldığı izin, fizik tedavisi için kaybettiği gün, sigorta prim ve sigortanın bunun için ödediği rakamlar değerlendirmeye başlandığın da gelişmiş ülkelerde yavaş yavaş ofis standartları gelişiyor.
Burada somut, ölçülebilir iş gücü kayıpları ile mobilyanın fiyatı kıyaslandığı zaman iş gücü çok daha maliyetli, o yüzden mobilyanın belli standartlarda olması gerekliliği ortaya çıktı. Arkasından gelir düzeyinin ve özelikle yetişmiş kalifiye insan kaynağının bulunmasıyla ilgili sıkıntıların artmasıyla birlikte çalışma motivasyonunun şirket içersindeki toplam faydasının üç kişinin toplam faydasından çok daha fazla ve motivasyonun daha farklı olabileceğini görünce yavaş yavaş şirket içi işbirlikleri, çalışma ortamlarında eğlence, insanın ara ara kendi baltasını bileyip daha hızlı daha verimli çalışacağı imkanlar yaratılmaya başlandı.
Bundan sonra görüldü ki; büyüyen fark yaratan firmalarda EQ ve onu geliştirmek önemli. Bazen şunu söylüyoruz, ofisinize belki daha fazla para ödeyeceksiniz; ama bunun karşılığında kazanacağız farkı, fizibilite ölçülendirmesi zor olan bir şeyin gelire yansımasını gördüğünüz zaman bu yöne doğru kayacaksınız.
Nurus, insan sağlığını önemseyen ve çalışanlara ihtiyaçları olan hareket imkanını sağlayan alanlar yaratılmasına olanak sağlayan ofis mobilyaları üreticisi ve sürekli yenilenen bir marka. Son dönemde Nurus’un yurt içi ve yurt dışı çalışmalarında ne gibi yenilikler oluyor?
Nurus olarak beş yıllık kısa vadede gelişme planlarımız baktığımızda şunu gördük; Türkiye jeopolitik olarak çok kritik bir bölgede ve ofis mobilyası çok seyahat etmeyi seven bir ürün değil. Dünya haritasında Türkiye’yi merkeze koyduğumuzda biz bunun üzerinden 1000 km’lik daireler çizdik, bizim ana ürünlerimizin satışını ve dağıtımını yapabileceğimiz merkez noktalarımızı, bayilerimizi artırabilmek yönünde çalışmalara başladık. Arkasından ikinci bir 2000 km’lik bir daire çizdiğimizde burada da tasarım değeri olan koltuklarımız gibi ürünlerimizi çok daha geniş bir daireye dağıtabileceğimiz ikinci bir satış noktası oluşturmamız gerektiğini gördük. Ortadoğu’da farklı bir satış dinamiği olmasından dolayı Dubai merkezi üzerinden servis verecek yapıyı oluşturduk ve şu anda bu her iki şirketimizde de dağıtım kanallarını da hızla geliştirmekteyiz. Şuanda Yeni Zelanda’da, Amerika’da Nurus satılıyor.
Şimdi yeni bir konseptimiz oluşuyor, daha uzak üretim yeteneği olan yerlerde lisans vererek, küçük ortaklıklar yaparak Nurus markasının yayılmasını sağlamak; çünkü mobilyanın özelikle standart operasyonel mobilyanın lojistik maliyetleri çok uzak yerlere taşınmasını ve burada rekabetçi olmayı imkansız hale getiriyor, onun için lisans modellerimizi talepleri değerlendirerek gelişme planlarımız devam ediyor.
Ofisinize belki daha fazla para ödeyeceksiniz; ama bunun karşılığında kazanacağız farkı, fizibilite ölçülendirmesi zor olan bir şeyin gelire yansımasını gördüğünüz zaman bu yöne doğru kayacaksınız.
Nurus yalın bir tasarım stiline sahip, bu bağlamda Nurus’un tasarıma verdiği değerden ve tasarımcılarla yaptığı çalışmalardan bahsedebilir miyiz?
Nurus’un yıllardır süre gelen bir çizgisi var, dünyanın çeşitli yerlerinden ve yerli serbest tasarımcılardan hizmet alıyoruz. Kendi içimizdeki tasarım ve dizaynla birlikte tasarım ekibimiz bütün çalışmaları yönetebilir, hepsini kendimiz yapalım diye bir düşüncemiz yok; çünkü o kadar farklı prosesi aynı çatı altında yöneten bir yapımız var ki bir süre sonra üretim, proses, tekrarlar kendi içinde tasarım ekibimizin sistem körü olması ve içeriye dönmesi söz konusu olabilir. Fakat yabancı tasarımcılarla çalışırken de Nurus dilini kaybetmememiz gerekir; çünkü Nurus tasarım dili olan bir tasarım markası, bir gün siyah, bir gün beyaz ürün tasarlayıp birbirinden farklı yollara gidip dilimizi değiştiremeyiz, bunun için de kendi içimizde çok ciddi tasarım bilgisine sahip bir ekibimiz ve dışarıdaki tasarımcıları da buradan yönetebilecek bir yapımız var.
Biz bir tasarımcıyla çalışacağımız zaman, o tasarımcının Nurus diline uygun olup olmadığını, çıkacak ürünün bizim hedeflerimizle örtüşüp örtüşmediğini baştan analiz edip, ürünün daha planlanma aşamasında bizim hedeflerimize ne kadar uyacağına bulup ondan sonra çalışmaya başlıyoruz.
Kasım sayımızda EkoYapı Dergisi olarak “Sağlıklı Bir Gelecek için Eğitim Yapıları Nasıl Olmalı?” sorusunun cevabını arıyoruz, Nurus’un ofis mobilyaları dışında eğitim alanlarına uygun ürünler tasarladığını da biliyoruz, bu bağlamda markanızın eğitim çözümlerinden bahsedebilir miyiz?
Aslında biz eğitim konusunu çok stratejik olarak ele aldık; eğitim konusunda iki farklı oluşuma bakmak lazım, birincisi yeniden kurulan organizasyonlar, ikincisi mevcut organizasyonların gelişmesi veya yenilenmesi.
Nurus Digital Chain dediğimiz çözümümüzü eğitim organizasyonlarının ihtiyaçlarını incelerken keşfettik. İşin başından başlayıp, arkasından da sürdürebilirliğini de yönetebilen bir sistem geliştirdik, bunun için yurt dışından İngiliz bir yapıdan, yerli yazılım firmalarından da destek aldık. Şuanda patentine başvurduk; çünkü böyle bir sistemi tamamıyla bir arada yöneten bir yapı henüz yok.
Nurus Digital Chain dediğimiz çözümümüzü Eğitim Organizasyonlarının ihtiyaçlarını incelerken keşfettik. İşin başından başlayıp, arkasından da sürdürebilirliğini de yönetebilen bir sistem geliştirdik...