Saint Gobain ile Sürdürülebilir Çözümler
‘‘Saint-Gobain Türkiye inşaat sektörüne sürdürülebilirlik yaklaşımı ile temelden çatıya kadar mimari çözümler sunmaktadır. Sadece bu sistemleri oluşturan ürünlerimizi üretirken değil aynı zamanda yapının kullanımı sırasında da çevresel etkisini azaltmayı hedefliyoruz.’’
Dünya genelinde inşaat malzemeleri, yüksek performanslı malzemeler ve çevresel sürdürülebilirlik konularında lider bir şirketler grubu olan Saint-Gobain, çeşitli ülkelerde faaliyet gösteren birçok bağımsız iştiraki olan bir Fransız şirketler topluluğu. Saint- Gobain Türkiye, bu büyük uluslararası şirketler grubunun bir parçası olarak faaliyet gösteriyor. İnovasyon ve sürdürülebilirlik konularında dünya çapında tanınan şirket, sürdürülebilir inşaat projelerine katkıda bulunmak ve enerji verimliliğini artırmak gibi küresel çevresel hedeflere katkı sağlamayı amaçlıyor. Saint-Gobain Türkiye Mimari Çözümler Müdürü Kubilay Büyüklü ile sürdürülebilirlik ve inovasyon odaklı çalışmaları hakkında merak ettiklerimizi konuştuk.
‘‘SAINT-GOBAIN GRUBU OLARAK SÜRDÜRÜLEBİRLİK KONUSUNUN ÖNEMİNİN OLDUKÇA FARKINDAYIZ VE KÜRESEL OLARAK DEĞİŞİME ÖNCÜLÜK EDİYORUZ DİYEBİLİRİM. SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK KAVRAMI SAINT-GOBAIN İÇİN UZUN ZAMAN ÖNCE BAŞLAMIŞ BİR YOLCULUKTUR.’’
İnşaat sektöründe çalışan bir mimar olarak bize sürdürülebilirlik kavramına bakış açınızdan bahsedebilir misiniz?
Dünyamıza saldığımız sera gazı emisyonlarımızı azaltmazsak, 2100 yılına kadar küresel ortalama yüzey sıcaklıklarında yaklaşık 3°C’lik artış olacağı öngörülüyor. Böyle bir durumda, biyolojik çeşitliliğin yok olması, suya ve gıdaya erişim problemlerin yaşanması ve buna bağlı olarak salgın hastalıklar ve ölümlerde ciddi oranda artış yaşanması bekleniyor. Ne yazık ki bugün bile yaşadığımız afetler sebebi ile can kayıpları yaşıyoruz. Tüm dünyada gerçekleşeceği öngörülen kuraklık, tarımsal üretimi etkilediğinde ise yaşam mücadelesi artık gözle görünür hale gelecek. Dolayısı ile önümüzde yaşanması muhtemel bu kadar ciddi bir senaryo varken sürdürülebilirlik kavramı hayati önem taşıyor.
Tabi bu sırada küresel olarak bu konuda önemli adımlar atılıyor. 1992 yılında yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ardından 2015 yılında Paris İklim Anlaşması ve nihayetinde 2019 yılında yayınlanan Avrupa Yeşil Mutabakatı ile ülkeler ve kuruluşlara bağlayıcı hedefler koyuluyor.
AB’nin 2030 yılına kadar 1990 seviyelerine kıyasla karbon emisyonlarını %55 oranında azaltma ve 2050 yılına kadar iklim açısından nötr bir kıta olma yönündeki hedefi önemlidir. Ayrıca Dünya Ekonomik Forumu’nun 2023 yılı Küresel Riskler Raporu’na göre de dünya ekonomisini etkilemesi beklenen en önemli risklerin başında çevre ve iklim gelmektedir. Tüm bu adımlar sürdürülebilir ve kapsayıcı bir küresel ekonomi yaratmak için kurumların iş birliği içinde harekete geçmelerini teşvik etmektedir.
Saint-Gobain’in sürdürülebilirliğe bakış açısından ve hedeflerinden bahseder misiniz?
Saint-Gobain Grubu olarak bu konunun öneminin oldukça farkındayız ve küresel olarak değişime öncülük ediyoruz diyebilirim. Sürdürülebilirlik kavramı Saint-Gobain için uzun zaman önce başlamış bir yolculuktur. Bu yolculukta grup, Davranış ve Çalışma İlkelerinin belirlenmesi, BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin imzalanması, Uyum Programlarının oluşturulması, Sürdürülebilir Yaşam Alanları / Habitat yol haritasının oluşturulması ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın imzalanması adımlarını atmıştır. 2019 yılında BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’nin 2050’de karbon nötr olmayı hedefleyen “1.5°C için İş Tutkusu” nu imzalamıştır. Karbon nötr yolculuğumuzda bizim bir sonraki dönüm noktamız 2030 ve akabinde 2050 olarak hedeflenmiştir. Çözümlerimizde, pazara en iyi düşük karbonlu ve sürdürülebilir çözümleri sunmak ve müşterilerimizin kendi karbon ayak izlerini azaltmalarına destek olmak bulunmaktadır. 2030 yılında endüstriyel su tüketimimizi %50 ve karbon emisyonlarımızı %33’e kadar azaltmayı hedefliyoruz. Ayrıca Döngüsel Ekonomi başlığı altında geri kazanılmayan üretim atıklarını %80 azaltmak, %30 birincil ham madde kullanımından kaçınmak, geri dönüştürülmüş ham madde kullanımı ve %100 geri dönüştürülebilir ambalajlar olduğunu paylaşabilirim. Tüm bu çalışmaların doğrudan etkileyeceği inşaat sektöründe kullanılacak bütün ürün gruplarımız için yaşam döngüsü analizini tamamlamayı da hedefliyoruz. Buna bağlı olarak aktardığım süreçlerimizde 2030 yılına kadar bilime dayalı hedefler doğrultusunda 2050 yılında nihayetinde “0” karbon hedeflenmektedir.
‘‘DÜNYADA NİHAİ ENERJİ TÜKETİMİNİN YAKLAŞIK YÜZDE 34’ÜNDEN VE EMİSYONLARIN YAKLAŞIK YÜZDE 37’SİNDEN SORUMLU OLAN İINŞAAT SEKTÖRÜ, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK KAPSAMINDA ÖNEMLİ BİR NOKTADA DURMAKTADIR.’’
Ülkemizde sürdürülebilirlik kavramına inşaat sektörünün bakışı ve Saint-Gobain’in bu konudaki katkısını paylaşabilir misiniz?
Türkiye,2016’da imzaladığı Paris Anlaşması’nı yasalaştırmıştır ve 2053 yılı için net sıfır emisyon hedefini de ilan etmiştir. Dolayısı ile bu alandaki tüm aktörlerle katılımcı iklim politikalarını geliştirme yolundadır. Bu süreçte Saint-Gobain’in Türkiye’deki inşaat sektörünün sürdürülebilirlik alandaki en önemli oyunculardan biri olduğunu rahatlıkla paylaşabilirim.
Bu konuda ülkemizdeki girişimleri ve yapılan çalışmaları takdir ile karşılıyorum. Elbette inşaat sektöründe bu konuya önem veren ve uluslararası sertifika alan yapılar bulunmaktadır. Ancak bunların sayısı ve oluşan talebe baktığımızda istenen seviyede olmadığını gözlemliyoruz. Dünyada nihai enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 34’ünden ve emisyonların yaklaşık yüzde 37’sinden sorumlu olan inşaat sektörü, sürdürülebilirlik kapsamında önemli bir noktada durmaktadır.
Bu sebeple ‘Yeşil Bina’ kavramı son zamanlarda ön plana çıkmaktadır. Yeşil bina, belirli standartlara uyarak tasarlandığı ve yapıldığı için yaşayanlara ve çevreye standart binaların verdiği zarardan daha az zarar veren inşaat pratiğidir. Arazi kullanımı, yenilenebilir enerji, iç mekân hava kalitesi, su azaltımı ve yalıtım gibi kavramlar önemlidir. Bir yapı inşa edilirken planlamadan tasarıma, inşaat, işletme, bakım, yenileme ve yıkıma kadar çevresel etki dikkate alınmak zorundadır. Saint-Gobain Türkiye’de inşaat sektörüne bu yaklaşım ile temelden çatıya kadar mimari çözümler sunmaktadır. Sadece bu sistemleri oluşturan ürünlerimizi üretirken değil aynı zamanda yapının kullanımı sırasında da çevresel etkisini azaltmayı hedefliyoruz. Ürünlerimizin yaşam döngüsü analizlerini şeffaf ve doğru bir metodoloji ile oluşturuyor ve çevresel ürün beyan belgelerini alıyoruz. Yeşil binalara katkı vermek ve yaygınlaştırılmasını sağlamak en önemli konularımızdan biri.
İnovasyonun bu süreçteki rolü ve Saint-Gobain’in Türkiye inşaat sektörüne sunduğu sürdürülebilir çözümler nelerdir?
Sürdürülebilirlik kavramı ile mevcut iş yapış şekillerinin değişmesi gerekliliği doğmuştur. AR-GE’nin bu noktada çok kritik olduğunu düşünüyorum. Sektörümüzde müşteri beklenti ve taleplerinin de değiştiğini gözlemliyoruz. Yeni teknolojiler ve bunlara yatırımın kritik olduğu bir değişim dönemindeyiz. Bu da bize inşaat sektörünün de değişim döneminin eşiğinde olduğu sinyalini veriyor. Çevreye verilen zararı azaltmaya yönelik oluşturulan dünya politikaları, doğal olarak inovasyonu zorunlu kılıyor. Saint-Gobain’in küresel yapısının en inovatif küresel grup şirketlerinden biri olduğunu paylaşabilirim. Dünyada 8 adet AR-GE merkezimizde 3600’den fazla araştırmacı, 100’den fazla geliştirme merkezi bulunmaktadır. Buna bağlı olarak da her yıl 400’den fazla patent alınmaktadır. Bu imkânlar dahilinde ise kaynakların verimli kullanılması, iklim değişikliği ve sürdürülebilir yapıların inşası konularını temel alırken geliştirdiği sistemler ile konfor, performans ve güvenlik sağlamaktadır. Sonuç olarak yapıdaki sürdürülebilir çözüm, Saint-Gobain’in tüm binayı ele alarak temelden çatıya kadar iş yapış şeklini anlatmaktadır.