Sancaktepe’de Okullarda Permakültür Uygulaması
Didem Çivici, Permakültür Tasarımcısı, İngilizce Öğretmeni
3 sene önceydi… İngilizce öğretmenliği dersliklerinde ilgimi çeken detaylar dışında sıkıntıdan patlarken, pencereden dışarı bakıp yemyeşil kırları ve rüzgarda ahenkle hareket eden çam ağaçlarını izlerdim. “Bir gün” derdim, “her yeri yeşile boyayacağım…”
Günler ayları kovaladı, yıl geçti ki permakültür sevdasına tutuldum, okuldan mezun oldum ve dağlarla buluşmalarımı daha da sıklaştırdım. Ekolojik mimari, permakültür eğitimi, tohumlar derken kendimi asli mesleğimin ortasında buluverdim: O kaçtığım meslek, artık bana öyle güzel kapılar aralayacaktı ki, az biraz da hayal gücü…mis!
Öğretmenlik permakültürle buluşunca seyredin şenliği! “Haydi dışarı haydiii!!!” diye bas bas bağırmak istiyordum. Günlerimin yarısını bahçede permakültür deneyleri yaparak, diğer yarısını da alternatif ve yeşil eğitim ağlarını araştırarak geçiriyordum ki bir baktım koskocaman bir ummanın ortasındayım! Nereye yüzeyim, ah daha neleri birleştireyim, nasıl olsun da şu eğitim safsatalarına bir çözüm olsun derken muhteşem bir teklifle kendimi Maltepe’de bir ilköğretim okulunda buldum. O okul binasına girmemle artık hayat bana bambaşka bir yüzünü göstermeye başlamıştı… Dün gibi: 1 Kasım 2011.
Aklımda dolaşan bin bir türlü tilki fısıldaşa dursun, o vakte dek biriktirdiğim her şey vuk’u bulmaya yer arıyor, öğrencilerle bir araya geldikçe içimi pır pır ettiriyordu. Permakültür tasarımlarıyla birleşen eğitimler okulun 500 m2 lik alanında hayat bulmaya başlayıp kendi ismini bulmuştu: EKO-PER: Ekolojik Bahçe ve Permakültür Uygulamaları.
1 yıl permakültür tasarımcısı, eğitmeni ve proje danışmanı olduğum EKO-PER Maltepe projesi hala devam etmekte. Benim için ise yeni, daha kapsamlı projelere kucak açma vakti, ve yeni projemiz çok daha geniş bir alanı kucaklamak üzere başladı: EKO-PER Sancaktepe.
Sancaktepe Belediye Başkanlığınca sahip çıkılan EKO-PER Sancaktepe Projesi şimdilik 2 okul bahçesini permakültür tasarımları ve ekolojik bahçeyi buluşturmak üzere oluşturuldu: Sancaktepe Anadolu Lisesi ve Mustafa Karaşahin İlköğretim Okulu.
Önceki projeden en önemli farkı paydaşlar ve destekçiler ile yürüyor olmamız, tabii ki içeriği de kısmen değiştirdi ve geliştirdi.
Paydaşlarımız; Türkiye Permakültür Araştırma Enstitüsü, İstanbul Üniversitesi, Montessori ve Kaynaştırma Eğitimini Geliştirme Derneği, ÇEKÜD, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü.
Bizi destekleyen organizasyonlar ise; İkibin50 Dergisi, Eko Yapı Dergisi, Ekosol.
Richard Louv’un “Doğa Yoksunluğu Sendromu”ndan yola çıktığımız EKO-PER projesi yoluna alternatif eğitim teknikleri, bütünsel sürdürülebilirlik çalışmaları ve alternatif bir müfredat oluşumu ile devam edecek. Artık eğitimi doğrudan değil dolaylı bir şekilde ileterek ve sosyal hareketler oluşturarak kitle gelişimini, başka bir deyişle toplumsal bilinçlenmeyi sağlamayı amaçlıyoruz. Sade bir ekolojik okul bahçesi oluşturmak bir yana, öğrencileri, ebeveynleri ve eğitmenleri de ağımıza dahil ederek insanın doğayı okumasına araç olmayı ilkeleri arasına koyan EKO-PER projesi, aynı zamanda da ürün olarak ortaya “Yeşil Müfredat” çıkarmayı amaçlıyor.
Montessori ve Permakültür ağlarını bir araya getirerek öğrencilerin okulda teorik olarak kazandıkları bilgileri yaşamlarına aktararak "bilinç" haline getirmelerini sağlamayı hedefliyoruz.
Bu nedenle proje yalnız başına yürümektense pek çok kurumu da bir araya getiriyor ve diyor ki; bahçe bir eğitim alanıdır, ve doğa çocuğun kendisini tanımasına olanak tanır, pek çok konuda gelişimini sağlar.
• Ahlâkî gelişim• Çözüm odaklı eğitim• Gelişmiş düşünme teknikleri uygulamaları• Sorumlu hareket• Katılım/ olaylara dâhil olma• Etik değerleri kavrama• Erdemli olma• Değerleri kavrama• Prensipleri kavrama• Otorite anlayışı• Özgürlük anlayışı• Barış anlayışı
Tüm bunları kapsamında nitelerken aynı zamanda da özel eğitime ihtiyaç duyan öğrencilerle de çalışmak istiyoruz. Böylece kaynaştırma sınıfları oluşturularak farklı zeka seviyesine sahip öğrencilerin gelişim süreçlerini inceleyebilecek ve doğanın insan gelişimine etkisini de gözlemleyebileceğiz. Dezavantajlı gruplar topluma kazandırılırken “normal” olarak tanımlanan gruplar da dezavantajlı gruba mensup öğrencilerle iletişim kurmayı öğreniyor olacak, aynı zamanda da üstün yetenekli öğrencilerin keşfedilmesi de mümkün kılınıyor olacak.
Teknik detaylar bir yana, okulun son yılında hayal etmeye başladığım bu proje okullardaki mevcut müfredata destek olan, doğa içerikli müfredatın okullarda uygulamaya konulmasını sağlamalıydı. Mevcut eğitim sisteminin ezberci ve sıkıcı klişelerinin yanında insan gelişimine odaklanan, pek çok kuramı bünyesinde barındıran bir şeyler gerekti, ve birlikte hareket etmeyi bilen, beslenme konusunda bilgili, iletişimde başarılı, bağımlılıklardan uzak ve sağlıklı bireyler yetiştirmek böyle bir projeyle neden mümkün olmasındı ki?...
Mesleğimi daha hayırlı bir şekilde nasıl kullanabilirdim bilemiyorum. “Haydi çocuklar dışarı!” demeden de duramıyorum!!!