Sürdürülebilir Tasarımda Vintage Mobilyanın Gücü
Yazan: Mimar Dila Ece Özyazıcı
Vintage parçalar, hem bir mekâna karakter kazandırmaları hem de sürdürülebilirlik açısından önemli bir değer taşımaları ile son dönemlerde dünya genelinde ve ülkemizde gittikçe daha fazla önem görmeye başladı.

Eğer iç mekân tasarımına tutkuluysanız ve çevreye duyarlı, uzun ömürlü, otantik parçalar kullanmayı önemsiyorsanız, vintage mobilyalar sizin için ideal bir seçim olabilir. Günümüzde giderek yaygınlaşan bu bilinçli dekorasyon yaklaşımıyla, evinizde veya ofisinizde zamansız ve özgün tasarımlara yer vermek istemez misiniz? Vintage parçalar, hem bir mekâna karakter kazandırmaları hem de sürdürülebilirlik açısından önemli bir değer taşımaları ile son dönemlerde dünya genelinde ve ülkemizde gittikçe daha fazla önem görmeye başladı.

Vintage mobilyalar genellikle 20 ila 100 yıllık olup, belli bir dönemin tasarım anlayışını yansıtırken, antika mobilyalar en az 100 Vintage parçalar, hem bir mekâna karakter kazandırmaları hem de sürdürülebilirlik açısından önemli bir değer taşımaları ile son dönemlerde dünya genelinde ve ülkemizde gittikçe daha fazla önem görmeye başladı.

1950’lerin Mid-Century Modern tarzı daha çok Kaliforniya’da karşımıza çıkarken, 1970’lerin bohem estetiği, Fransız saraylarından ilham alan detaylarla birleşerek farklı yorumlar sunar. Ülkemizde de Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinden gelen ve son dönemlerin tarzına uygun birçok parça aslında İstanbul’da Çukurcuma ve Balat gibi mahallelerde, İzmir Alaçatı’da daracık sokaklarda veya Ankara’nın eski mahallelerinde küçük dükkanlarda kendilerine gereken kıymeti verecek alıcılarını beklemektedir.

Özellikle son yıllarda vintage mobilyaya ve geçmiş dönemlerden gelen tasarım modellerine giderek artan ilgiden dolayı sosyal medya ve online platformlarda da birçok seçenek bulmak mümkün hale gelmiştir. Vintage mobilyalar çoğunlukla el işçiliğiyle yapılmış, sağlam ve uzun ömürlü malzemeler kullanılarak oluşturulmuştur. Günümüzde hızla tüketilen ve kısa ömürlü mobilyalar yerine vintage parçalar, hem uzun yıllar kullanıma uygun hem de zamana meydan okuyan kalitede üretilmiştir.

Türkiye’de ahşap oymacılığı ve marangozluk geleneği düşünüldüğünde, vintage mobilyalar aynı zamanda yerel zanaatkârların emeğini yaşatmanın da bir yolu olabilir. Sürdürülebilirlik, vintage parçaları satın almamızda aslında en önemli faktörler biridir. Önceden beri gelen parçaları satın almak, yeni yapılmış mobilyalara olan tüketimi azaltırken çevreye verilen zararı da daha aza indirgemeye başlar. Bu sayede karbon ayak izini azaltır, ormanların yok olmasını yavaşlatır ve enerji tüketimini de düşürürken, aynı zamanda tekrarı olmayan ve mekânlara özgünlük katan parçalara sahip olunabilir.

Sürdürülebilirlik bir yana, vintage parçalar aynı zamanda sağlığımıza da modern parçalara göre daha yararlıdır. Modern mobilyalarda toksik maddeler içeren (uçucu organik bileşikler) malzemeler kullanılırken, vintage parçalar eskiden gelen ürünler olduğundan daha az sentetik malzeme içermektedir. Bu modern mobilyalarda kullanılan kimyasalların verdiği gaz emisyonları, iç mekânlarda bir kirlilik oluşmasına neden olabilir ve kişilerde baş ağrısı, baş dönmesi veya solunum yollarında rahatsızlık oluşturabilir. Ancak yine de bazı eski mobilyalarda kurşun bazlı boyalar veya civa içeren atıklar gibi zararlı maddeler bulunabileceğinden, alım yaparken dikkatli olunmalı ve bu konuda uzmanlara danışmak gerekmektedir.
Pandemi döneminde insanlar evleriyle daha fazla vakit geçirdikçe, kişisel ve anlamlı dekorasyon anlayışına yönelim arttı. Vintage mobilyalar, hem nostaljik bir dokunuş sunması hem de sürdürülebilir olması sebebiyle bu süreçte popülerleşti. Online platformlar aracılığıyla ikinci el alışveriş kolaylaşırken, yerel vintage mağazalar ve pazarlar da daha fazla ilgi görmeye başladı. Türkiye’de de vintage tasarımlara olan bu ilgi, hem tasarımcıları hem de bireysel kullanıcıları daha bilinçli tercihler yapmaya yönlendiriyor. Bir rapora göre özellikle Gen Z ve Millenniallar’ın %31 oranında daha çok vintage ve ikinci el parçalara yöneldiğini, evlerinde daha özgün mobilyalar kullanmaya yöneldiğini görüyoruz.

Bir tasarımcı olarak, vintage mobilyaların hem sürdürülebilirlik açısından hem de mekâna kattıkları özgünlük açısından hayatımızın daha fazla bir parçası olması gerektiğini savunuyorum. Bu parçaları araştırmak, dükkanlara ve galerilere girip çıkmak, online platformlarda günlerce istediğimiz parçayı bulmak için gezinmek, bu deneyimin bir parçası olurken, bu konudaki bilgimizi ve algımızı artırırken daha eğlenceli bir hal almaya başlıyor. Mekânlara vintage parçalar dahil etmek, el işçiliği ve geleneksel zanaatkârlığı yaşatırken, sağlıklı ve özgün bir iç mekân anlayışına da katkıda bulunuyor. Bu nedenle, geçmişten gelen miras parçalarının ve güzelliklerinin her zaman değer görmesi ve hayatımızın ayrılmaz bir parçası olması gerektiğine inanıyorum.