Sürdürülebilir Turizm & Yeşillenen Oteller
Olumsuz etkiler olacağı ön görüsünden hareketle, turizm alanı açmama kararı vermek turizmin olumlu etkilerini yok saymak olacaktır. Bu noktada izlenebilecek en akılcı yöntem, sürdürülebilirlik ve çevre koruma anlayışı rehberliğinde, turizm planlarının hazırlanması ve tesislerin denetiminde turizm paydaşlarının yer almasının sağlanmasıdır.
Günümüzün üretim ve tüketim alışkanlıklarını bu şekliyle devam ettirdiğimiz takdirde 2050 yılında -bugünkü koşullarımızı koruyabilmemiz için- 2,3 adet dünyaya ihtiyacımız olacağı bilim insanları tarafından hesaplanarak ortaya konmakta. Hızla artan dünya nüfusunun ise 2050 yılında 9 milyarı aşacağı tahmin ediliyor. Çevre sorunlarının yarattığı olumsuzlukları günlük yaşamımızda dahi hissettiğimiz günümüzde buna paralel olarak çevre duyurlılığının da her alanda arttığını gözlemliyoruz. Dolayısıyla her sektörün hatta her bireyin değişime, dönüşüme uğramasının artık bir sorumluluk değil zorunluluk olduğu aşikar...
Bu gereklilikten turizm sektörü de nasibini almakta ve belli bir değişim süreci yaşamakta. Yapılan araştırmalar, son yıllarda turizme dair çağrışımların, beklentilerin ve önceliklerin değiştiğini göstermekte.
Çok uzun süre sadece gelir getirici bir faaliyet olarak algılanan turizmin; sosyal, kültürel ve çevresel etkileri ortaya çıkmaya başladıkça turizm sektöründe bu konular da dikkate alınmaya başladı. Dünyanın ekolojisindeki sorunlar daha fazla hissedildikçe, turizm sektöründe hassasiyet arttı ve bakış açısı değişmeye başladı.
Sürdürülebilir turizm; kalkınmada eşitliği desteklemeyi, ev sahibi toplumun yaşam kalitesinin artırılmasını, ziyaretçilere yüksek kalite sağlamayı amaçlayarak bu amaçlarla birlikte çevrenin kalitesini sürdürmeyi ve arttırmayı hedefleyen bir anlayış olarak tanımlanabilir.
Turizmin yerel halkın refahını artırıp, kültürel ve sosyal çeşitliliğin devamlılığını sağlamak gibi olumlu etkileri yanında, doğal ve sosyal çevre üzerinde olumsuz etkilerinin de bulunduğu bilinmekte. Turizm yapıları doğal güzelliklerin yanı başında doğal yapı dikkate alınmadan kurulduğunda, hem görsel kirlilik hem de doğal çevre üzerinde tahrip edici etkiye sahip olabilmekte. Dolayısıyla, turizm binasının nasıl yapıldığı gibi nereye yapıldığı da önem teşkil etmekte.
Ancak, olumsuz etkileri var diye turizm alanı açmamak, olumlu etkilerini de göz ardı etmek olacaktır. Bu noktada izlenebilecek en akılcı yöntem, sürdürülebilirlik ve çevre koruma anlayışı rehberliğinde, turizm planlarının hazırlanması ve tesislerin denetiminde turizm paydaşlarının yer almasının sağlanmasıdır.
Ayrıca turizm sadece yapılardan ibaret olmayıp, yaklaşık 35-40 sektörün oluşturduğu bileşik bir sektör olduğu gerçeğinden hareketle, sürdürülebilir bir turizm gelişimi isteniyorsa, turizmin ilişkili olduğu tüm sektörlerde, sürdürülebilirlik eksenli politikaların birbiri ile uyum içinde olması gerektiği somut bir gerçektir.
Sürdürülebilir Otel Nasıl Olunur?
Turizm sektörünün dünyadaki SEG (Sera Gazları Emisyonu Göstergesi) ve CO2 emisyonların yaklaşık %5’ini üretmekte olduğu tahmin edilmektedir. İşte bu sebeple turizm yatırımlarının çevreyi minimum tehdit eder düzeye gelmesi için CO2 ve SEG emisyonlarını bugünkü düzeyden yaklaşık %30-40 aşağı çekmelerinin gerektiği yapılan araştırmalarca kanıtlanmıştır.
Dünya genelinde turizm kaynaklı CO2 ve SEG salımına bakıldığında turistik tesislerin %25 gibi ciddi bir yer tuttuğu görülmektedir. Oteller ciddi anlamda yüksek enerji tüketen yapılar olarak göze çarpmaktadır. Bu nedenle de turizm endüstrisinde köklü bir dönüşüme girmesinin zamanı gelmiştir.
“Sürdürülebilir Otel” veya başka bir deyişle yeşil otel kavramı daha az enerji ve su tüketen, CO2 emisyonları azaltılmış, küresel iklim değişikliğine pozitif etki sağlayan, çevre dostu yerel ve geri dönüştürülebilir malzemeler ile inşa edilmiş ve yatırımcısının sosyal ve çevresel sorumluluğunu belgeleyen bir kavram olarak ortaya çıkmaktadır. Giderek yaygınlaşmaya başlayan “Sürdürülebilir Otel” kavramı, butik otellerden dünya çapında tanınmış otel zincirlerine kadar pek çok klasmanda otel tasarımı ve işletmesinde değişiklik yapılmasına sebep olmuştur.
Sayıları giderek artan yeşil otellerin bazısı, bünyesinde hiçbir şekilde elektronik alet barındırmazken, bazısı sadece müşteriler istediği zaman havlu ve çarşafları değiştirerek tasarruf sağlamaya çalışmaktadır. Ancak globalleşen dünyada turistik tesisler için en doğru çözüm tüm yeni teknolojileri kullanarak toplam karbon ayakizini ve su tüketimini azaltabilmek olmalıdır.
Artık müşteriler de kaldıkları tüm otellerde otelin sürdürülebilir ve çevre dostu özelliklerine dikkat etmektedirler. Bu nedenle de otellerin çevre dostu olduğunu bir anlamda belgeleyen ve kanıtlayan sertifikalar da oteller tarafından alınmaya başlamıştır.
Otelin Sürdürülebilirliği Nasıl Belgelenebilir?
Sürdürülebilir bir otel LEED, BREEAM, DGNB gibi sertifika programları ile değerlendirilebildiği gibi, Green Globe, Green Key, Eu Eco Label gibi sürdürülebilir otellere özel geliştirilmiş değerlendirme programları ile de değerlendirilebilir. Türkiye’de ise Turizm Bakanlığı tarafından geliştirilen “Yeşil Yıldız” ve TÜROFED tarafından geliştirilen “Beyaz Yıldız” sertifikaları çok kapsamlı çalışmalar olmamakla birlikte, yine de bir otel yapısının sürdürülebilirliğini değerlendirmek için yapılmış çalışmalardır.
Avrupa Mavi Bayrak Kampanyası, bazı çevresel, sağlık ve güvenlik standartlarını sağlayan plaj ve marinalara eko etiket vermektedir. Bu çevresel sertifikaları alan firmalar diğerlerine göre rekabet güçlerini artırmaktadırlar.
Varlığını uzun süre korumak isteyen işletmelerin sürdürülebilirlik kriterlerini binaların işletim aşamasında da dikkate alması gerekiyor. Sürdürülebilir faktörler binaların malzeme seçiminden yapım aşamasına kadar dikkate alındığı gibi binaların işletilmesinde de dikkate alınmalıdır. Varlığını uzun süreli korumak isteyen işletmeler tüm gerekli kaynakların kullanımını, geleceği riske atmayacak sorumlulukla ele almalıdır. Kaynaklar deyince artık sadece klasik anlamda ilk aklımıza gelen enerji ve ham madde tüketimi değil, mümkün olan finansal kaynaklar ve insan da olmalıdır. Bu bağlamda sürdürülebilir bir işletmenin büyüme, gelişme ve kar gibi klasik genel işletme hedeflerini taşıyan ana temeller, ekonomik, ekolojik ve insani/toplumsal (sosyo-kültürel) faktörlere dayanmalıdır.
Günümüzde ve gelecekte çevresel duyarlılığa sahip yeşil oteller çok revaçta olacaktır. Otel yatırımcılarının ve operatörlerinin giderek enerji maliyetlerini ve su tüketimlerini düşürme hedefleri de yeşil otellerin yaygınlaşmasına önayak olacaktır.
Türkiye Kyoto protokolüne taraf bir ülke olarak gelecekte ulusal CO2 ve SEG emisyonlarını azaltmak zorundadır. Turizm sektörünün de bu hedefe gereken katkıyı sağlayabilmesi ancak yeşil otel sayısının ile mümkündür. Bu konuda devletin, Turizm Bakanlığı’nın da daha etkin çalışmalar yürüterek yatırımcıları bilinçlendirmesi, ülkemizin turizm açısından daha hızlı gelişmesini ve çevremizin minimum zarar görmesini sağlayacaktır.
Turizm işletmelerinin son yıllardaki uygulamalarına baktığımızda; yeşil otel sertifikası olan, yeşil işletmecilik uygulamaları olan turizm işletmelerinin arttığı söylenebilir. Bu artış yeterli değildir. Ancak açık olan bir şey var ki, o da çevreye duyarlı tüketicilerdir. Buradan, tüketicilerin, turizm işletmelerinde çevre duyarlı uygulamaların geliştirilmesi konusunda itici güç konumunda olduğu sonucu çıkartılabilir.