Türkiye’de Yerel Markaların Güçlenmesi Çok Önemli
CEMAL ASLANDAĞ
ASLANDAĞ GRUP Yönetim Kurulu Başkanı
Biz 1990’lı yılların sonunda bu İşe başladığımızda Türkiye’de bir kapı markası yoktu. Genelde yabancı markalar bu ihtiyaca cevap veriyordu. Günümüzde İse bu markalar artık yok. Çünkü ülkemizde kapı sektörü gelişti.
Aslandağ Ahşap kuruluşu ve gelişme serüveni hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz?
Biz 60 yıllık çok genç bir firmayız. Ağaçla birlikteliğimiz 60 yıl önce baba mesleği olarak başlamış. Kurucumuz ve babamız Saadettin Aslandağ, memleketimiz Kastamonu’da en iyi keresteleri kullanarak son derece kaliteli ahşap evler yapmaktaymış. Günümüzde babamızın başlattığı bu işi 4 kardeşimle beraber yürütüyoruz. İlk olarak 1997 yılında İstanbul’da 70 m2 ufak bir atölye ile başlayarak, bugün yaklaşık 30 bin m2 alanda üretim yapan bir konuma geldik. İki tane markamız var, biri Artella Ahşap Kapı Sistemleri diğeri ise Tresette Mutfak. 4 kardeşimle beraber bir aile şirketiyiz. Aslandağ Grubu’nun içinde birçok alanda şirketimiz mevcut. İnşaat gayrimenkul tarafında da bir yatırımınız oldu. Kartal bölgesinde kentsel dönüşüm projeleri hayata geçirdik. Ayrıca Türkiye kapı ve mutfak sektörüne tedarikçilik yapan, kapı ve mutfak konusunda en yenilikçi ürünleri Türkiye’ye getiren Compodoor isimli bir şirketimiz var.
Türkiye’de yerel markaların güçlenmesinin çok önemli bir ihtiyaç olduğuna inanıyoruz ve böyle markaları gördükçe bizler de mutlu oluyoruz. Çünkü hepimiz aynı gemideyiz. Biz 1990’lı yılların sonunda bu işe başladığımızda Türkiye’de bir kapı markası yoktu. Genelde yabancı markalar bu ihtiyaca cevap veriyordu. Günümüzde ise bu markalar artık yok. Çünkü ülkemizde kapı sektörü gelişti. Bizim gibi kapı üretimi konusunda uzmanlaşmış birkaç firma daha var. Bu da bizi mutlu ediyor. Biz Artella markamız ile yaklaşık 20 ülkeye katma değerli ürünler satıyoruz. Sadece ahşap iç oda kapısından ziyade kişiye özel kapı, yangına dayanımlı kapı gibi birçok inovatif ürünümüz var. Şu anda Almanya’ya, Avusturalya’ya, Amerika’ya kadar kapı satıyoruz. Bunlar bizi gururlandıran çalışmalar. Ülkemiz için üretmekten mutlu oluyoruz.
Peki Tresette Mutfak markanızın çıkış noktası neydi?
Geçmişte dekorasyon hizmeti veren bir firmaydık. Otellerde, restoranlarda ve özel rezidans dairelerde işler yapıyorduk. İnşaat sektörünün gelişmesi ve büyümesi ile birlikte Artella Kapı markamız da belli bir noktaya doğru değişti. O günlerde markamızı Artella Kapı, Mutfak ve Banyo olarak kurmuştuk. Sektördeki büyüme ile birlikte Artella, kapı markası olarak kaldı. Firmalara gittiğimizde, “Kapılarınızı yapıyoruz. Mutfağınıza da teklif verelim” dediğimiz zaman “Siz kapıcısınız. Mutfak yapabilir misiniz?” gibi söylemlerle karşılaşmaya başladık. “Bizim asıl işimiz mutfak” dedik ve bu algıyı kırmak adına Tresette markamızı oluşturduk. Tamamen yerli bir markayız. İsminden dolayı Tresette İtalyan bir marka olarak düşünülüyor. Oysa markamızın isim hikayesi şöyle gelişti. Daha önce de söylediğim gibi biz Kastamonuluyuz ve plaka numaramız 37. İtalyancada da Tre 3 Sette ise 7. Böylece doğduğumuz toprakları da her an hatırlatma istedik.
Ülke olarak yapı sektöründe bir süredir ciddi bir gerileme yaşıyoruz. İç pazar neredeyse durma noktasına geldi. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz, ne gibi önlemler aldınız?
İnşaattaki daralma bizi yurt dışı ile alakalı çalışmalara daha fazla yönlendirdi. Uzun yıllardır ihracat yapıyorduk zaten ama istediğimiz seviyelerde değildi. Bu ekonomik durağanlık ve inşaat sektöründeki sıkıntılı durum bizi ihracata yöneltti. Çok ciddi bir altyapımız vardı. Şu anda onu geliştiriyoruz. Londra’da bir showroom açtık. Orada seramikçilerin ve mermercilerin oluşturduğu bir grup var. Biliyorsunuz, yurt dışında Türk ticaret merkezleri oluşuyor. Biz de Londra’daki Türk ticaret merkezindeki yapılanmanın içindeki 15 firmadan biri olduk. Yakın zamanda Avusturalya’da da yangına dayanımlı kapılar için de bir temsilcilik verdik. Irak, Cezayir, Suudi Arabistan’a işler yapıyoruz. İhracatta yüzde 70’leri hedefledik ve hedefimize ulaşmak için yoğun olarak çalışıyoruz.
Perakende satış yaptığımız 4A Collection isminde 2 mağazamız var. Bu mağazalarda Tresette, Pedini, Okey Porte ve Compodoor markalarının ürünlerini satışa sunuyoruz. Türkiye’de mağaza ağımızı genişletmek istiyoruz. Bazı illerimizde ise satışlarımızı bayiler kanalıyla gerçekleştiriyoruz. İhracat ve Türkiye satışlarımızla fabrikamızın kapasitesini doldurarak devam ediyoruz.
Biraz da grubunuzun sürdürülebilirlik boyutundaki çalışmaları hakkında bilgi alabilir miyiz?
Sürdürülebilirlik konusunu çok önemsiyoruz ve konuyla yakından alakalı iki tane çok ciddi projemiz var. Birincisi biz Bakanlık onaylı AR-GE tasarım merkeziyiz. Hem mutfak hem de kapı konusunda 6 ay önce onayımızı aldık. Bu konu ile alakalı ciddi bir altyapı çalışmamız var. Bunun yanında “Kapı Tasarlıyorum” isimli bir yarışmamız var. Bu sene üçüncüsünü gerçekleştirdik. İhracat bakımından baktığımızda “Kapı Tasarlıyorum” yarışması tasarımsal açıdan güçlü, sürdürülebilir, üretilebilir ve çevre duyarlı ürünler ortaya çıkmasına vesile oluyor. Zaten bu seneki temamız da sürdürülebilirlikti.
Bu yarışmayı neden yaptığımızı anlatmak isterim. Az önce de bahsettiğim gibi ülkemizin yerli markalara ihtiyacı var. Bizim çıkış noktamız da marka yaratabilmek için o markayı oluşturabilecek bilinçli ve donanımlı gençlere ihtiyaç var. Aile şirketlerini incelediğinizde marka oluşturuyorlar belli bir noktaya getiriyorlar ama maalesef ikinci kuşak o markayı koruyamayabiliyor ve bütün emekler boşa gidiyor. Biz bu yarışma aracılığıyla gençlerimizin bilinç altına tasarımsal dizayn nedir? Sürdürülebilirlik nedir? Katma değerli ürün nedir? Konularını sorgulamalarını ve bu kavramları iş yapış süreçlerinde kullanmalarını hayal ettik. Tamamen üniversite öğrencilerine yönelik bir yarışma, profesyonellere açmadık. Ticari bir hedefimiz de asla olmadı. Amacımız tamamen kapı sektöründeki markalaşmayı kalıcı kılmak ve tasarımsal açıdan güçlü ürünler üretilmesine katkı sağlamaktı. Babamın bir lafı vardır, “Yapan usta ise yaptıran da usta” diye.
Aslandağ Grubu bünyesinde 2018 yılında AR-GE ve inovasyon adına ne gibi gelişmeler yaşandı.
Kurum olarak müşterilerimizden gelen geri bildirimleri tasarım grubumuz, AR-GE ve ÜR-GE’miz çok iyi takip ediyor. Satış ekibimizin sahadan topladığı tepkileri de ölçüp değerlendiriyoruz. AR-GE ve ÜR-GE departmanlarımız beraber çalışarak yenilikçi ürünler sunuyorlar. Tasarım ekibimiz ise onların belli bir noktaya getirdikleri tasarımları uygulanabilir hale getiriyorlar. Babamın tüm el aletleri bizim fabrikamızda cam fanusun içinde hâlâ durmakta. Babam açısından baktığınızda tabii ki çok gurur verici bir süreç geçirdik. Aile şirketlerinin 2-3. kuşaklara geçebilmesi ancak şirket anayasasının detaylı şekilde yazılmış olması ile gerçekleşebiliyor. Kuralların net olarak belirlenmesi gerekiyor. Biz de aile anayasamızı tamamlamak üzereyiz. Belli bir noktada bitti ancak her sene bir revize etmek gerekiyor.
Yapı sektöründe başarılı bir tedarikçi iken neden yapı yapma ihtiyacı duydunuz?
Yıllardan beri yapı sektörünün içinde olunca bu alanda çok geniş bir çevreye sahip oluyorsunuz. İnşaatçı olmadığımız için sektörde 30 yıldır birlikte çalıştığımız bir mimarlık grubuyla beraber bu işe girdik. Kartal’da kentsel dönüşüm kapsamında çok keyifli ve nitelikli binalar ortaya çıkardık. Kartal’da mobilyadaki titizliğimizle inşaatlar yaptık.
Yakın dönem hedefleriniz arasında yeni bir yatırım planınız var mı?
Ahşap grubu, devamlı gelişmeye açık bir sektör. Kendinizi geliştirmediğiniz zaman rakiplerinizden geride kalma riski yaşıyorsunuz. Bu nedenle yatırımlarımız devam edecek. Adapazarı’nda Mobilya İhtisas Organize Sanayi Sitesi kuruldu. İstanbul’a yakın olduğu için orada 40 bin m2 arsamızı aldık. Türkiye’de sıkıntılı olan bu dönem yaşanmamış olsaydı, 2018 yılında ilk etabını gerçekleştirmiş olacaktık. Şu anda biraz erteledik, 2023’e kadar 3 faz halinde 3 fabrikamızı hayata geçirmeyi planlıyoruz.