Ütopya İle Gerçeklik Arasında... Milenyum Şehir
Her geçen gün birbiri ardına yeni ekolojik kentler tasarlanıyor. Gezegene verdiğimiz zararların minimuma indirilmesi bu yeni yerleşimlerde temel hedef. Ölçeği kaçmış bir çok metropolin tersine bu yeni kentlerde, insan ölçeğinde yerleşimler, insana yakışır yeni sistemler oluşturulmaya çalışılıyor. Milenyum şehir projesi, bu yeni döneme önemli bir hatırlatmayla katılan bir proje. Para ve zaman odaklı, rekabetçi yaşam şeklinden uzak, bireyler arası iletişimin önemine ve huzura odaklı bir proje Milenyum Şehir. Projenin gerçekleşebilirliği ve sürdürülebilirliği her ne kadar tartışmaya açık da olsa, proje önemli bir paradigma değişikliği öneriyor -ya da en azından hatırlatıyor olması sebebiyle- ele alınmayı hak ediyor.
Milenyum Şehri, Japonya’da Chiba ve Tokyo kentlerinde yaşayanların kendi çabalarıyla oluşturdukları, kar amacı gütmeyen bir organizasyon. “İnsanların kendi ekolojik konseptleri üzerine inşa edip yaşayabilecekleri bir toplum geliştirmesi” olarak tanımlanan Milenyum Şehri, şu anda 250 üyesi ve çeşitli mesleklerden gelen büyük bir destekçi kitlesine sahip.
Tokyo’lu mimar Hiroshi Iguchi tarafından projelendirilen ilk yerleşim alanı “Kurimoto Milenyum Şehri” Katori Kenti’de 2003 senesinde hayata geçirilerek kullanıma açılmış. Fikir ilk olarak Iguchi ve arkadaşları tarafından ortaya atılarak 1999 yılında üzerinde çalışılmaya başlanmış. Japonya’nın ilk eko-köyü için bir araya gelen bu grup, düzenli olarak atölyelerde buluşup fikirlerini geliştiremeye, Milenyum City’nin geleceğini şekillendirmeye başlamış. Chiba’da yaşayan iki çiftçinin kar amacı gütmeyen kuruluşa arazilerini kiralamayı kabul etmesiyle beraber proje ete kemiğe bürünmeye başlamış.
Organizasyon, oluşturmaya başladıkları yeni kent yapılarıyla, küresel çevre koşullarını iyileştirmeyi ve kent sakinlerine çevresini olumlu etkileyen modern bir yaşam tarzı sunmayı amaçlıyor. Aynı zamanda bireyler arasında sağlıklı bir iletişim sağlanarak günümüzün rekabetçi toplumlarını, sadece bireysel çıkarların gözetildiği, bencilliğin ve maddiyatın her şeyin önünde tutulduğu yaşam tarzının ortadan kaldırması hedefleniyor.
Hutlar
Seralar normalde bitkilerin yetiştirildiği yapılar olarak kullanılır. Ancak Milenyum Şehir’de her biri 7 metre yüksekliğinde konutlar olarak karşımıza çıkıyor. Dört adet seranın bulunduğu şehirde yapılara ‘hut’ yani baraka deniyor. Yapıların içi klasik bir ev anlayışından uzakta tasarlanmış. Kullanıcı dilediği yerde uyuyup, dilediği yerde kitap okuyup vaktini değerlendirebiliyor. İnşa edilen beşinci bir diğer ‘hut’ ise mutfak ve banyo gibi ortak ihtiyaçların karşılanması için değerlendiriliyor. Kendi içlerinde çeşitlenen hutlar, kısa süreli konaklamalar için düşünülmüş.
Bir Ütopyanın Temelleri
Milenyum Şehri’nin tasarımında beş anahtar karar yatıyor; paradigma değişimi, kendi inşa etme, çevresel canlandırma ve ortak yaşam, bağlantılı konutlar, ağ şehri.
Paradigma değişimi, para ve zaman odaklı anlayışların değiştirilerek, mutluluğun ve refahın ön plana çıkarıldığı bir yaklaşım. Şehir, ormanın ve tarım alanlarının tek bir sistem içinde uyumlu olarak sürdürülmesini benimseyen bir modern şehir olarak karşımıza çıkıyor.
Kendin inşa et ilkesiyle organizasyona katılmak isteyenlerin istekleri doğrultusunda kendi yaşam alanlarını yaratması hedefleniyor. Gerçekleştirilen atölyelerde, katılımcıların ortak görüşleri doğrultusunda belirlenen ve güçlendirilen fikir, kişinin birebir inşa sürecine katılmasındansa, arzu edilen çevrenin seçilmesi ve tasarımın uygulanması önem taşıyor. Gene de katılımcılar inşaatta aktif olarak görev alabiliyor.
Çevresel canlandırma ve ortak yaşam kararı, =tarım alanı anlayışının temelinde yatan fikri ortaya koyuyor. Milenyum Şehri aynı zamanda kendine yeterli besin ve doğal enerji kaynaklarından enerjisini üreten, dış kaynaklardan bağımsız bir yapıya sahip.
Bağlantılı konutlar ise üç ana noktadan yola çıkarak oluşturuluyor; kolektif konut, koperatif konut ve iletişim. Üç noktada da önemli olan, bir şekilde yeni kentin sakinlerinin arasında iletişimin ve bağın daimi kılınması yatıyor. Böylece ortak bir yaşam ve anlayışla sürdürülebilir bir topluluk oluşturulması amaçlanıyor.
Ağ şehri kavramıyla, toplum içinde oluşacak farklı yaklaşımların ve yaşam biçimlerinin tek bir potada eritilmesi hedefleniyor. Örneğin su kenarında yaşamak isteyenler bir araya gelerek su temalı, dağda yaşamak isteyenler bir araya gelerek dağ-orman temalı bir yerleşim alanı yaratabiliyor. Çeşitli temaların oluşturulmasına olanak sağlayan Milenyum Şehri projesi, bu geniş yelpazeyi oluşturulacak bir ağ ile birbirine bağlanmayı hedefliyor. Bilgi ve iletişim teknolojileri ile sağlanması planlanan ağın, bireylerin tek bir yerde sabit durmamasına, temalar arası geçişler yapabilmesine olanak sağlıyor.
İlk olarak 2003 Aralık’ında kullanıma açılan şehir, hafta sonu ve tatil konaklama alanları olarak kullanılırken daimi olarak yaşamak isteyenler için ‘hut’ların yapımı devam ediyor. Milenyum Şehri’nin sürdürülebilir olup olmadığını ise zaman gösterecek.
Ph.D.(c) Cuneyd Parlayan, Millennium City European Region Coordinatorhttp://npo-mc.com/