Yeşil Binalar Daha İyi Bir Seçenek Haline Geliyor
Nüshet Çamuşoğlu / nushet@ekoyapidergisi.org
Dünya genelinde her yedi kişiden biri nöroderjiktir. Bu kişiler, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu veya otizm gibi nöro-gelişimsel bir durumun teşhisine veya düşünme tarzlarının nörotipik kalıplardan farklı olduğu anlamına gelen özelliklere sahip olabilir.
Yine de Avustralya'da bina erişilebilirlik gereklilikleri nöro-çeşitli bireylerin ihtiyaçlarını yeterince karşılamamaktadır.
Araştırmalar, nöro-çeşitli sanların doğaya maruz kalmaktan duygusal ve sosyal olarak fayda sağladığını göstermektedir. “Biyofilik tasarım”, doğal unsurları yapılı çevreye dahil eder ve bu da nöroçeşitliliğe sahip kullanıcılara fayda sağlayabilir.
Biyofilik tasarım nedir?
“Biyofili” terimi, yaşam (“bio”) ve sevgi (“philia”) anlamına gelen iki eski Yunanca kelimeyi bir araya getirir. Biyofili hipotezi, insanların yaşamla ve canlılarla bağlantı kurmak için doğuştan gelen bir ihtiyaç, arzu veya eğilime sahip olduğu düşüncesidir.
Biyofilik tasarımın amacı, kentleşmiş bir dünyada insan-doğa bağlantısını devam ettiren binalar yaratmaktır.
Biyofilik tasarım üç şekilde olabilir ve bunların her biri nöro-çeşitli kişilerin yaşam kalitesini artırabilir.
1. Doğal deneyimler
Doğaya ilişkin doğrudan deneyimler duyusal bağlantılar aracılığıyla gerçekleşebilir: gördüğümüz, duyduğumuz, dokunduğumuz, kokladığımız veya tattığımız şeyler. Su, bitkiler veya hayvanlar, doğal aydınlatma ve termal ve hava akışı değişkenliği gibi doğal yapı unsurları bu deneyimleri teşvik edebilir.
Nöro-çeşitli kişiler genellikle aşırı duyusal yüklenme yaşar ve çevrelerindeki ses veya diğer unsurlardan bunalmış hissederler. Ancak araştırmalar, doğanın otizmli çocukların bilgiyi tolere etmesine ve işlemesine yardımcı olabileceğini gösteriyor.
Nöro-çeşitli kişiler uyum sağlama güçlükleri yaşayabilir, yani günlük yaşamın dinamik sosyal, entelektüel ve uygulamaya yönelik talepleriyle mücadele edebilirler. Ancak araştırmalar, otizmli çocukların uyum işlevlerinin oyuncaklara kıyasla hayvanların varlığında arttığını gösteriyor.
Doğal aydınlatma, duyusal farklılıkları olan kişiler için zorluklar yaratabilen yoğun yapay aydınlatmaya daha az güvenmeyi mümkün kılar. Araştırmalar, doğal ışık için yüksek seviyeli pencereleri, parlama ve silüetten kaçınan yerleşimi önermektedir.
2. Gerçek bir deneyim gibi
İnsan-doğa bağlantısı sadece doğada var olmakla sınırlı değildir. Yapılı çevrelerde doğal desen, malzeme, form ve unsurların taklit edilmesi yoluyla doğaya sembolik ve metaforik referanslar oluşturulabilir.
Doğal desenler, aşırı hassasiyeti olan kişiler için görsel rahatsızlığı en aza indirebilir. Buna karşılık, genellikle modern yapay dünyada bulunan mozaik formlar, çubuklar, çizgiler ve delikli malzemeler otizmli kişilerde görsel strese neden olabilir. Bu tekrarlayan desenler, bakıldığında hareket ediyor veya parıldıyor gibi görünebilir.
Görsel karmaşa otizmli bireyler için dikkat dağıtıcı olabilir. Ahşap, taş ve doğal kumaşlar gibi doğal malzemeler, daha az görsel karmaşaya sahip olma eğiliminde olduklarından otizm dostu bir tasarım için tercih edilir. Aynı kural renk seçimi için de geçerlidir; doğal ve toprak tonları (kahverengiler, yeşiller ve maviler gibi) tercih edilir.
3. Doğal alanlar
Yapılı çevreler, doğada bulunanlara benzer deneyimler yaratacak şekilde tasarlanabilir. Bu, doğada karşılaşılan aktif oyun, geçiş alanları, sığınak ve mekânsal organizasyon potansiyelinin yansıtılması anlamına gelmektedir.
Bazı otizmli çocuklar zıplama, koşma, sallanma, kayma ve tırmanma gibi çeşitli duyusal unsurları içeren daha aktif oyunları tercih eder. Açık alan genel olarak, canları istediğinde özgürce hareket etme veya kıpırdanma olanağı sağlar. Açık alanların yapılandırılmamış doğası ve daha az sosyal beklenti, çocukların enerji ve gerginliklerini atmalarına olanak tanır.
Otizmli bireyler, farklı duyusal deneyimlere sahip alanlar arasındaki hareketlerini düzenlemek için fırsatlara ihtiyaç duyarlar. Fuaye veya antre gibi geçiş alanları, aşırı duyusal yüklenmeyi önlemeye yardımcı olabilir ve duyusal bilgilerin işlenmesini ve entegrasyonunu destekleyebilir.
Organik ve akıcı formların ve kavisli duvarların veya köşelerin kullanılması bir yerden diğerine geçişi iyileştirmeye yardımcı olur. Yumuşak köşeler aynı zamanda yaklaşan alanın ön izlemesini de sağlar. Bu, yabancı bir yere girme veya beklenmedik bir şekilde başkalarıyla yüz yüze gelme konusundaki endişeyi azaltmaya yardımcı olabilir.
Son olarak, nöro-çeşitli kişiler inziva alanlarından faydalanır. Küçük alanlar, köşeler, küçük teraslar ve ana alanların yanındaki sakin odalar otistik çocukların daha sakin ve rahat hissetmelerine yardımcı olabilir.
Nöro-çeşitli kişilerle yapıların birlikte tasarlanması
Nöro- çeştili ziyaretçilere daha uygun yapılı çevreler yaratma konusunda hala öğrenecek çok şeyimiz var.
Bu tür tasarımlar, nöroçeşitlilik hassasiyeti olan kişilerin tasarım sürecine dahil edilmesinden fayda sağlayacaktır. Tüm insanlar, kullanabilecekleri ve iyi işlev görebilecekleri ortamlara sahip olma hakkına sahiptir.