Yeşil Dönüşüm İçin Yeşil Binalar Bir Zorunluluk
ÇEDBIK olarak Türkiye’de, mevcut yapı ve yerleşimlerin sürdürülebilirlik ilkelerine uygun olarak dönüştürülmüş olduğu, yeni yapı ve yerleşimlerin bu ilkeler ışığında tasarlanıp uygulandığı bir ekosistem oluşmasını amaçlıyoruz.
Günümüzde daha da önemli hale gelen ‘Yeşil Binalar’, çevre dostu uygulamalar ve teknolojilerin kullanımı sayesinde doğal kaynakların verimli bir şekilde kullanılmasını sağlar ve yapıların çevreye olan olumsuz etkileri azaltır. Yapı sektöründe dönüşümün en önemli konularından biri ise hiç kuşkusuz yeşil binalardır. 2007 yılında Türkiye’deki yapı sektörünün sürdürülebilir ilkeler ışığında gelişmesine katkı sağlamak amacıyla kurulan ÇEDBİK Başkanı Mehmet Sami Kılıç ile dernek faaliyetlerini, gerçekleşmiş ve planlanan projelerini, sertifika sistemlerini ve yeşil binaların önemini konuştuk.
ÇEDBİK’in faaliyetleri ve 2023 hedeflerini aktarır mısınız?
Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği, 2007 yılında Ali Nihat Gökyiğit Başkanlığında 25 kurucu üye ile kuruldu. Türkiye’de, mevcut yapı ve yerleşimlerin sürdürülebilirlik ilkelerine uygun olarak dönüştürülmüş olduğu ve yeni yapı yerleşimlerin bu ilkeler ışığında tasarlanıp uygulandığı bir ekosistem oluşmasını amaçlıyor. Dernek olarak toplumsal farkındalığı arttırmak ve yapı sektörünü sürdürülebilir ilkeler ışığında üretim yapmaya teşvik etmek amacıyla eğitimler, paneller, konferanslar düzenliyoruz. Yerel yönetimler, üniversiteler, kamu ve özel sektörlere örnek projeler, çalışma modelleri geliştiriyor ve yaygınlaştırılması için çalışmaklar yapıyoruz. ÇEDBİK, bugün üstlendiği çalışmalarla Türkiye’nin sürdürülebilir kentsel dönüşüm, enerji verimliliği ve yeşil bina konularında bilinçlendirilmesine önemli katkılarda bulunuyor. Yeşil binalar alanındaki araştırma ve çalışmalarına devam eden derneğimiz, yeni konut projelerinde uygulanmak üzere Türkiye koşullarına uygun sertifika sistemi B.E.S.T-Konut’u ve B.E.S.T Ticari Bina’ yı oluşturdu. Hedeflerimiz; yüksek verimli bina kültürünün yaygınlaşması, enerji verimli binaların belgeleme programlarının geliştirilmesi ve uygulanması, enerji verimli bina belgelerinin finansal araçlara dönüştürülmesi, yapılı çevre karbon bütçesinin hesaplanabilmesi ve karbon ayak izinin azaltılabilmesi, eko-malzeme ve servisleri: Toplam yaşam döngüsü, gömülü enerji hesaplaması, yapı sektörü için eğitim, danışma, araştırma geliştirme odağı ve yapı sektörü paydaşlarıyla işbirlikleri yapmak ve birleştirici görev üstlenme olarak sıralayabilirim. Faaliyetlerimiz ise tasarım ve sertifika kılavuzları hazırlamak, projelere ulusal düzeyde yeşil bina sertifikası vermek, ulusal ve uluslararası proje ve programlara katılmak, yeşil bina sistemi kültürünü ve teknik bilinirliliğini arttırmak amacı ile dijital diyalog günleri ile her yıl Kasım ayında düzenlediği Uluslararası ÇEDBİK Zirvesi “SIFIRIN İNŞAASI” etkinliklerini yapmanın yanında teknik ve tanıtım eğitimlerini başta üniversiteler olmak kaydı ile tüm ilgili noktalarda vermek olarak özetlenebilir.
Hayata geçirdiğiniz ve geçirmeyi planladığınız projeleri aktarır mısınız?
Öncelikle ÇEDBİK Dünya Yeşil Bina Konseyi (WGBC)’nin kurucu üyesi ve Avrupa Bölgesel Ağı (ERN) yürütme kurulunda yer alarak bölgeyi temsil eden önemli bir yapıya sahip. Bu konuda yapılmış BuilUPON-1 ve BUILD UPON2 projelerinde ana partner olarak yer alarak, başarıyla bu projeleri tamamladık. Bu iki proje birbirini destekleyen konuları içeriyor. Mevcut binaların ‘yeşil’ özellikle ‘enerji verimli binaya’ dönüştürülmesinde öncelikle yer alan engellerin yanında uygulamalar esnasındaki sorunlar ve bu sorunların çeşitliliği üzerinde çalışmalar gerçekleştirdik. Daha sonra Türkiye özelinde Eskişehir’i pilot bölge seçerek mevcut engellerin veya uygulama zorluklarının yanında tasarım sıkıntılarının nasıl aşılması gerektiği özellikle belirlendi. Elbette bu sonuçlar ilgili Bakanlık birimleri, STK ve Odalar ile paylaşıldı ve görüş alışverişi yapıldı. Türkiye AB uyumlu çalışmalarını sürdürürken bu konudaki eksikleri daha dikkat çekicidir. AB içinde yeşil bina politikalarına uzun zamandır ciddi önem verilmekte ve bu proje çıktılarına bağlı bir çok yeni yönetmelik ve genelgeler yayınlanmaktadır. Türkiye’de ise ne yazık ki bu çalışmalarımızın uygulamaya dökülmesi bürokratik engellere takılmakta, uygulamaya geçişte zaman kaybı yaratılmaktadır. ÇEDBİK’in bu noktadaki tecrübesini her geçen gün arttırarak ihtiyaç olan her konu özelinde destek vermeye hazır olduğunu vurgulamak isterim. Bir diğer önemli konu ise Erasmus + projesi ile meslek liselerinde okutulmak üzere Yeşil Bina dersini müfredata soktuğumuzu ve ders kitabı yayınlandığını da paylaşmak isterim.
ÇEDBİK DÜNYA YEŞİL BİNA KONSEYİ (WGBC)’NİN KURUCU ÜYESİ VE AVRUPA BÖLGESEL AĞI (ERN) YÜRÜTME KURULUNDA YER ALARAK BÖLGEYİ TEMSİL EDEN ÖNEMLİ BİR YAPIYA SAHİP.
Diğer yandan dernek olarak Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Yeşil Bina sistemlerinin geliştirilmesinde, yaygınlaşmasında ve özellikle yeşil Bina âdetinin arttırılması konusunda dernek olarak bize verilen görev ve sorumlulukları yerine getiriyoruz. Türkiye de ilk ulusal sertifika olan Binalarda Ekolojik ve Sürdürülebilir Tasarım sertifikası (BEST) ile yapmış olduğumuz çalışmalar sayesinde kazandığımız bilgi ve tecrübeyi bakanlıkla paylaşmaktayız. Avrupa Birliği’nin desteklediği projeler bazında ise özellikle enerji verimliliği ve nerdeyse sıfır binaları temel alan bölgesel çalışmalara dahil olduk. 2022 yılı son çeyreğinde takip edip başvurduğumuz NET ZERO CITY projesini İBB ile beraber almayı başardık. İstanbul Büyükşehir Belediyesi İklim Değişikliği Şube Müdürlüğü liderliğinde, ÇEDBİK ve Demir Enerji desteği ile hazırlanan BUILD4GreenIST proje teklifi; Net Zero Cities — H2020-LC-GD-2020 / H2020-LC-GD-2020-2 çağrısı kapsamında alınan projenin ana hedefi; İstanbul Kentsel Dönüşüm Planı ile Türkiye’de ilk ve büyük ölçekli, entegrasyonu sağlanmış ve karbon nötr binalara veya bölgelere başarılı bir şekilde zemin hazırlamaktır. Bu planda, net sıfır enerjinin fizibilitesini göstermek, ilçe düzeyinde test etmek ve net sıfır enerji tüketimine doğru Türkiye’nin inşaat sektörün deki yaygın değişime ilham vermek ve bilgilendirmek için süreci birlikte planlamak üzere pek çok paydaşın bir araya getirilmesi planlanıyor. Sonuçlardan yararlanmak içinse fikri mülkiyet sorunları, yasal ortam, pazar analizi, riskler ve iş modelleri dikkate alınarak yeşil ve karbon nötr bir bina geçiş rehberi belirlenecek ve karakterize edilecek. Ayrıca sensörler aracılığıyla elde edilecek enerji izleme verileri ve oluşturulacak dijital araçlar ile vatandaş katılımı ve davranışsal iyileştirme sağlanacak ve pilot veri tabanı oluşturulacaktır. İBB ise projenin tüm aşamalarını çok katılımlı bir yapıyla yönetecek ve koordine edecektir. Son olarak ÇEDBİK ve Polonya Yeşil Binalar Konseyi (PLGC) liderliğinde uygulanacak “Free-Off Carbon Architect” projesi, Kolektif Araştırma Ağları (CORNET) 33. Dönem Çağrısı kapsamında 30 Eylül 2022 tarihinde hibe almaya hak kazandı. Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu tarafından Avrupa Birliği’nin mali desteğiyle desteklenen proje 1 Haziran 2023 tarihinde başlayacak ve 24 ay sürecek. Projenin amacı, inşaat sektörünü karbonsuzlaştırma yoluyla karbon nötr olma hedefine ulaşımını destekleyecek interaktif internet platformu oluşturma hizmeti olarak özetlenebilir. Deneysel geliştirme çalışmaları şeklinde hayata geçirilen hizmet, yapı malzemelerinin çevresel etkilerinin bölgesel koşullar ve mevcut yapı malzemeleri pazarı bağlamında değerlendirilmesine olanak sağlayacak. Platformu geliştirmek için, yerel pazarlarda bulunan yapı malzemeleri ve ürünleri hakkında seçilen çevresel etkileri açıklayan sera gazı emisyonları (GWP), yenilenebilir (TRPE) ve yenilenemez (TNNRPE) ve su tüketimi (WD) ayrımıyla MJ cinsinden ifade edilen birincil enerji tüketimi gibi veriler biçiminde bilgi toplamak gerekir. Toplanan veriler daha sonra belirli bir bölgeye özgü genel göstergeler geliştirmek için işlenecek ve standartlaştırılacaktır. Sonuç olarak, test ve doğrulama aşamasından sonra KOBİ kullanıcılarının kullanımına sunulacak, malzemeleri seçilen kriterlere göre karşılaştırmalarına ve çevresel etki hesaplamaları hazırlamalarına olanak tanıyan çevrimiçi bir platform geliştirilecektir.
İNSANIN VE TÜM CANLILARIN GÜVENLİ BARINMA İMKÂNLARINI SAĞLAYACAK SİSTEMLERİN BİR AN ÖNCE UYGULAMAYA ALINMASI GEREKİYOR Kİ BU DA ANCAK YEŞİL BİNA SİSTEMLERİ ILE HAYATA GEÇEBİLİR.
Deprem ülkesi olan ve kentsel dönüşümün önemli bir ihtiyaç olduğu Türkiye’de geleceğin binaları nasıl olmalı? Kahramanmaraş’taki depremler sonrasında ÇEDBİK 11 ilimizin yeniden inşasında nasıl bir rol üstlenebilir?
Binaların insanlar için olduğunu ve sağlıklı bir geleceğin ancak sürdürülebilir bir çevre politikasını temel almış bina tasarımları ve uygulamaları ile mümkün olduğunu belirtmek istiyorum. Bu noktada insanın ve tüm canlıların güvenli barınma imkânlarını sağlayacak sistemlerin bir an önce uygulamaya alınması gerekiyor ki bu da ancak yeşil bina sistemleri ile hayata geçebilir. Yeşil bina sistemlerinin temelinde insanın sağlıklı, güvenli ve sürdürülebilir bir yaşama sahip olması yer alır. Sürdürülebilir olması için enerjinin, suyun verimli kullanılması, karbon salımının en düşük seviyede olması, sağlıklı olabilmesi için iç ortam yaşam mahallinin kaliteli, yaşanabilir konfora sahip olması, güvenli olabilmesi içinse tüm afet ve doğal etkilere karşı dayanıklı olması gerekir. Bu sistemlerin sahip olduğu tasarım ve uygulama detayları; insan yaşamının kalitesini arttırmanın yanında enerji, su, ısınma gibi harcamaları en verimli biçimde kullandırmak ve elbette binanın inşası, hayata geçtikten sonraki kullanımı ve tüm yaşamı boyunca en az karbon salınımını sağlar. Yeşil binalarda ve yerleşimlerde öncelikle afete dayanıklı binalar ve yerleşimler inşa etmek esas alınıyor. Bu kapsamda kent ölçeğinden bina ölçeğine doğru ilişki kurarak dirençli kentler inşa etmek zorundayız. Özellikle deprem riski bulunan alanlarda yerleşime uygunluk analizlerinin yapılması, fay hatları ve yakın çevresi için doğru arazi kullanım kararlarının verilmesi, sosyal ve teknik altyapı açısından kapasitesi yeterli afet toplanma alanlarının belirlenmesi, ulaşım ve altyapı bağlantılarının jeofizik ve şehir planlama açısından iyileştirilmesi oldukça önemli. Tüm kent makro formunun afete dayanıklı bir planlama yaklaşımı ile ortaya konulmasından sonra binalar için zemin etütlerinin tamamlanması, statik uygulamaların yapılması, alana özgü doğru malzeme ve kaynakların kullanılması gibi yapı dayanıklılığını artıracak kriterlerin kontrol ve denetleme sistemi ile birlikte ilerletilmesi gerekiyor. Yaşadığımız şehirler ile binalar ancak bu şekilde yaşanılabilir ve sürdürülebilir kılınabilir. Bir afet bölgesine sahip ülkemizde yeşil bina sertifikalı projelerin artması için ÇEDBİK olarak elimizden gelen tüm çalışmaları hayata geçiriyor; yeniden yapılaşma, yeniden şehirleşme çalışmalarına katılıyoruz. Kahramanmaraş ilimizin yeniden şehirleşme çalışmaları amacıyla kurulan ekibin içinde yeşil bina sistemlerinin uygulanması, çevresel faktörlerin bu gözle değerlendirilmesinin yanında mimarı/tasarım açısından şehir planlamaları çalışmalarına katılıyor, yeşil bina ve yeşil yerleşke konularında yurtiçi ve yurtdışı çalışmalarında kazandığımız bilgi ve tecrübeleri paylaşıyoruz.. Tek amacımız sürdürülebilir, sağlıklı, güvenli binalar, mahalleler, şehirler yapılmasını sağlayarak geleceğe yaşanabilir şehirler bırakabilmek.
Türkiye’de gayrimenkul sektöründe sürdürülebilirliğin önemi ve aciliyeti hakkında neler söylemek istersiniz?
Dünya genelinde her sektörün en önemli gündem maddesi hiç şüphesiz sürdürülebilirlik! Diğer yandan bu kadar önemli ve öncelikli bir gündemden gayrimenkul sektörünün muaf olması düşünülemez. Türkiye’de gayrimenkul sektöründe sürdürülebilirliğin aciliyeti ve önemini aşağıdaki gibi sıralamak mümkün.
1. İklim Değişikliği ve Çevresel Etki: İklim değişikliği risklerine karşı hassas bir konumda bulunan ülkemizin özellikle kıyı bölgelerinde; deniz seviyesi yükselmesi, iç bölgelerde ise aşırı sıcaklık dalgalanmalarından kaynaklanan iklim değişikliği etkileri görülüyor. Bu durum gayrimenkul sektörünün, enerji verimliliği, su tasarrufu, atık yönetimi ve doğal kaynakları koruyan malzemelerin kullanımı gibi sürdürülebilir uygulamaları ivedilikle benimsemesi gerektiği anlamına geliyor.
2. Ekonomik Sürdürülebilirlik: Sürdürülebilir yapılar genellikle daha düşük işletme ve bakım maliyetlerine sahiptir. Diğer yandan enerji verimli yapılar ve yeşil binalar genellikle daha yüksek kira getirileri ve daha yüksek mülk değerleri sağlarlar. Bu nedenle, sürdürülebilirliğin ekonomik yönü, gayrimenkul sektöründe büyük bir önem taşır.
3. Sosyal Sürdürülebilirlik: Gayrimenkul sektörü, toplulukların yaşadığı ve çalıştığı mekanları tasarlama ve yönetme açısından önemli bir role sahip. Sürdürülebilir gayrimenkul uygulamaları ise daha sağlıklı ve daha yaşanabilir ortamlar hedeflediği için toplumların genel refahına ve yaşam kalitesine katkıda bulunur.
4. Yasal Düzenlemeler ve Teşvikler: Türkiye’de ve dünya genelinde, hükümetler sürdürülebilir yapı uygulamalarını teşvik etmek ve zorunlu kılmak için giderek daha fazla düzenlemeye gidiyorlar. Bu durumun gayrimenkul sektörünün sürdürülebilir uygulamaları benimsemesi için ek bir itici güç oluşturduğunu düşünüyorum.
5. Müşteri Talebi: Günümüzde giderek daha fazla müşteri ve yatırımcının, sürdürülebilir uygulamaları benimseyen gayrimenkullere olan ilgisini artırdığını görüyoruz. Bu, sektörün bu talebi karşılamak için sürdürülebilir uygulamaları benimsemesinin kesinlikle gerektiğini bizlere gösteriyor. Ayrıca, özellikle genç kuşaklar arasında, çevreye duyarlı yaşam alanlarına olan talepler artıyor. Bu nedenle, gayrimenkul sektörünün bu trende ayak uydurması ve gelecek nesillere uygun yaşam alanları sunabilmesi için sürdürülebilirlik uygulamalarını benimsemesi oldukça önemli.
6. Teknolojik İnovasyon: Teknoloji, sürdürülebilirlik uygulamalarının benimsenmesini kolaylaştırabilir. Yeni malzemeler, enerji verimli teknolojiler ve inşaat teknikleri, binaların çevresel etkisini azaltabilir ve enerji verimliliğini artırabilir. Gayrimenkul sektörümüzün bu teknolojik yenilikleri benimsemesi ve uygulaması, sürdürülebilirlik çabalarının önemli bir parçası olacaktır. 7. Rekabet Avantajı: Sürdürülebilir uygulamaları benimseyen gayrimenkul şirketleri, rakiplerine göre farklılaşabilir ve rekabet avantajı elde edebilirler. Bu, hem müşteriler hem de yatırımcılar için çekici olabilir ve bu şirketlerin uzun vadede başarılı olmasını sağlayabilir. Sonuç olarak, sürdürülebilirlik, çevresel, sosyal ve ekonomik boyutları ile Türkiye’deki gayrimenkul sektörü için kritik bir önem taşımaktadır. Sektörün bu alanda atacağı adımlar, hem bireysel gayrimenkul projelerinin başarısı hem de genel olarak Türkiye’nin sürdürülebilir bir geleceğe doğru ilerlemesi için çok önemlidir.
DÜNYA GENELİNDE HER SEKTÖRÜN EN ÖNEMLİ GÜNDEM MADDESİ HİÇ ŞÜPHESİZ SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK! DİĞER YANDAN BU KADAR ÖNEMLİ VE ÖNCELİKLİ BİR GÜNDEMDEN GAYRİMENKUL SEKTÖRÜNÜN MUAF OLMASI DÜŞÜNÜLEMEZ.
İklim krizinin tüm dünya için ciddi bir tehdit olduğu günümüzde, yapı sektörünün üzerine düşen sorumluluklar ve ortaya çıkan fırsatlar nelerdir? Avrupa Birliği’nin zorunlu kıldığı Yeşil Mutabakat çerçevesinde değerlendirir misiniz?
İklim krizi, yapı sektörü için hem bir sorumluluk hem de bir fırsattır. Bu sektör, küresel karbon emisyonlarının önemli bir kısmını oluşturur. Dolayısıyla, enerji verimli binalar ve sürdürülebilir malzemeler kullanarak emisyonları azaltmamız gerekiyor. Bu aynı zamanda, sürdürülebilirlik prensiplerine uygun yeni binaların ve teknolojilerin geliştirilmesi için bir fırsat sunuyor. Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakatı çerçevesinde, bu tür girişimler ayrıca hükümetler ve özel sektörden finansal destek ve teşvikler alabilir. Yeşil Mutabakat, karbon nötr bir ekonomiye geçişi hedefleyen kapsamlı bir plan olup, yapı sektörünün bu hedefe ulaşmada önemli bir rol oynayacağını vurguluyor. İklim değişikliğiyle mücadele ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda, yapı sektörünün üzerine düşen sorumluluklar ve ortaya çıkan fırsatları ise şöyle sıralayabiliriz:
1. Enerji Verimliliği: Yapı sektörü, enerji tüketiminin önemli bir bölümünü oluşturduğundan, enerji verimli binaların tasarımı ve inşası büyük önem taşıyor. Bu, yalıtım, aydınlatma, ısıtma ve soğutma sistemleri gibi enerji verimli teknolojilerin kullanılmasıyla sağlanabilir.
2. Yenilenebilir Enerji Kaynakları: Yapı sektörü, binaların enerji ihtiyacını karşılamak için güneş, rüzgâr ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını entegre etme Yakın Plan fırsatına sahip. Bunun enerji bağımlılığını azaltırken enerji maliyetlerini de düşürdüğü unutulmamalı.
3. Sürdürülebilir Malzemeler ve Kaynak Kullanımı: Yapı sektörü, doğal kaynakları koruyarak ve geri dönüştürülebilir veya yenilenebilir malzemeler kullanarak çevresel etkisini azaltabilir. Ayrıca, su tasarrufu ve atık yönetimi gibi sürdürülebilir uygulamalar da benimsenebilir.
4. Yeşil Bina Sertifikaları: Yapı sektörü, sürdürülebilirlik standartlarını karşılayan ve ölçen yeşil bina sertifikalarını (LEED, BREEAM, EDGE, YES-TR vb.) benimseyerek sürdürülebilirlik performansını artırabilir. Avrupa Birliği’nin Yeşil Mutabakatı, sürdürülebilirliği ekonomik büyüme ve istihdam ile birleştiren bir politika çerçevesidir.
İKLİM KRİZİ, YAPI SEKTÖRÜ İÇİN HEM BIR SORUMLULUK HEM DE BİR FIRSATTIR. BU SEKTÖR, KÜRESEL KARBON EMİSYONLARININ ÖNEMLİ BİR KISMINI OLUŞTURUR. DOLAYISIYLA, ENERJİ VERİMLİ BİNALAR VE SÜRDÜRÜLEBİLİR MALZEMELER KULLANARAK EMİSYONLARI AZALTMAMIZ GEREKİYOR.
Yapı sektörü için Yeşil Mutabakat kapsamında değerlendirilebilecek bazı önemli noktalar ise şunlardır:
• Düşük Karbonlu Ekonomi: Yeşil Mutabakat, 2050 yılına kadar Avrupa Birliği’nin karbon nötr olma hedefini belirler. Bu hedef doğrultusunda, yapı sektörünün karbon salımlarını azaltmak için enerji verimliliği, yenilenebilir enerji ve düşük karbonlu teknolojilere yatırım yapması beklenir.
• Dönüşüm Finansmanı: Yeşil Mutabakat, sürdürülebilir yapı projelerinin finansmanı için yeni kaynaklar ve teşvikler sağlar. Bu, bina sahiplerinin, geliştiricilerin ve yatırımcıların enerji verimli ve sürdürülebilir binalar oluşturmak için gerekli finansmanı bulmalarına yardımcı olabilir.
• Mevcut Yapı Stokunun Yenilenmesi: Yeşil Mutabakat, mevcut binaların enerji verimliliğini artırmayı hedefleyen bir “Yenileme Dalgası“ başlatmıştır. Bu, yapı sektörü için önemli bir fırsat oluşturur, çünkü mevcut binaların enerji performansını geliştirmek için önemli bir potansiyel vardır.
• Eğitim ve İş Gücü Geliştirme: Yeşil Mutabakat, yeşil becerilere sahip bir iş gücünün geliştirilmesini teşvik eder. Bu, yapı sektörünün sürdürülebilirlik hedeflerini gerçekleştirmek için gerekli beceri ve bilgiye sahip çalışanları bulmasına yardımcı olabilir.
• Sürdürülebilir Ürünler ve Hizmetler Talebi: Yeşil Mutabakat, sürdürülebilir ürünler ve hizmetlere olan talebi artırma hedefiyle, tüketiciler ve yatırımcılar arasında sürdürülebilirliğe yönelik farkındalığı ve talebi artırmayı hedefler. Bu, sürdürülebilir bina çözümleri sunan yapı sektörü için büyük bir fırsat oluşturabilir. Sonuç olarak, Yeşil Mutabakat çerçevesinde, yapı sektörünün üzerine düşen sorumlulukların sadece çevresel değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal açıdan da önemli olduğunu söylemeliyim. Bu çerçevede, sektörün karşı karşıya olduğu zorluklar aynı zamanda büyük fırsatlar da sunar ve sürdürülebilir bir geleceğe doğru ilerlemek için bir yol haritası sağlar.