Ahşap Kendiliğinden Çoğalan Yapı Malzemesi
AGT Sponsorluğunda hazırlanmıştır.
Ahşap toksik kimyasallarla değil, su, güneş, toprak ve havayla üretilir...
Doğal bir yapı malzemesi olarak da kullanılan ahşap, geçmişte ve günümüzde ustaların elinde işlenen, kullanımı en geniş olan malzemelerden biri. Sanata ve mimariye ilham kaynağı olmuş bu malzeme, sadeliği, özgürlüğü ve dışavurumculuğuyla doğru ellerde başyapıtlar yaratırken, bilinçsiz kullanımı ise çevreye büyük bir sorun teşkil etmektedir.
1992 yılında Birleşmiş Milletler, Rio de Janeiro’daki Yeryüzü Zirvesi’yle, sürdürülebilir orman yönetimini küresel bir zorunluluk olarak ortaya konmuştur. Bir ormanın yaklaşık 40 yaşını geçmesiyle birlikte kerestelik ağaçlar elde edilebilir hale gelir. Çünkü bu yaştan sonra ağacın büyüme hızı neredeyse durur. Ağaçlar, büyüme esnasında karbondioksiti oksijene çevirdikleri için, doğaya en faydalı olanlar, büyüyen genç ağaçlardır. Bu yüzden, olgun ağaçların kesilmesi ve yeni fidanların dikilmesine dayanan bir yetiştirme doğa için daha faydalıdır. Almanya’da atalarının 100 yıl veya daha öncesinde oluşturduğu ormanları kullanan iki milyonun üzerinde orman sahibi, bir tür nesiller arası dayanışmayla çalışmaktadır.
Yapay ürünlerin tüketimi bunların üretimini ayakta tuttuğu gibi, orman ürünlerinin tüketimi de bu tür ormanları ayakta tutmaktadır. Bu durumda bilinçli üretilen ahşabın tüketimi ormancılığı desteklemekte, çevrenin korunmasına yardımcı olmaktadır.
Ahşap toksik kimyasallarla değil, su, güneş, toprak ve havayla üretilir...
Ahşap kendiliğinden çoğalan tek yapı malzemesi olup kullanıldığında Dünya’da miktarı sınırlı hammaddeler tüketilmemiş olur. Ahşap güneş enerjisi ile çoğalır. Ağaç büyürken, sera gazlarından karbondioksiti kendi bünyesine katarak, bu gazın atmosferdeki miktarını azaltır. Ağaçlar 1 ton tomruk üretimi için fotosentez yoluyla yaklaşık 1,9 ton karbondioksit emip, oksijen üretir ve 500 kg karbon stoklarlar. Her yıl 1 hektar orman havada asılı duran 50 ton tozu ortadan kaldırmaktadır. Orman zeminleri özellikle yamaçlarda ağaç kökleri tarafından erozyona karşı tutulmaktadır.
Tarihte ahşap kullanımı V. yüzyıla kadar Hindistan’da hemen hemen mimaride görülebilmektedir. İstisna olarak kayalara oyularak inşa edilmiş mabetler bulunmaktadır ki, bu mabetlerde bile, ağaç yapı biçimleri taklit edilmiştir. Güney Çin ağaç mimarisi ise hafif doldurma blokajlı, ağaç iskeletli yapılar ve kağıt pencereler ile ayrıştırılır. MÖ 200 senesine yani Han dönemine bakacak olursak desteksiz bölüm uygulamasının geliştiğini görürüz, birbiri üstüne binen dirsekler en göze batan unsurlardır. Bir nevi portatiflik taşıyan bu binalarda, standart bir yaklaşım kullanılmasının nedeni, dönemde saray ve idari merkezlerin sıklıkla yer değiştirmesinden kaynaklanır.
Ahşapla insan psikolojisi arasında, rakipsiz ve doğal bir uyumluluk vardır. Ahşabın elektrostatik yük taşımaması ve doğal ısısı nedeni ile ahşaba dokunmak, hatta aynı ortamda bulunmak bile insanda olumlu duygular uyandırır.
Avrupa, Kuzey ve Kuzeybatı Avrupa’da yer alan ve günümüzde dahi kısmen devam eden ahşap mimarisinde ağaç parçaları ve ahşap levhalar bir araya getirilerek oluşturulan iskelet, tuğla ve toprak ile doldurulur. Bu mimarinin daha gelişmiş halinde testere ile kesilmiş ağaçlar,dik açılı yontulan keresteler bir arada kullanılır. Köşk biçimli bu yapılarda genişlik derinliğe oranla daha fazladır. Çatı az eğimlidir ve arka tarafta çiftliğe ait ambar kısmı yer alır.
Kuzeybatı Amerika için ahşap mimarisini etkileyen faktör, balıkçılık ve avcılık işleri olmuştur. Bu süreçte barınma ihtiyacı için kullanılan binalarda en temel malzeme ahşap olmuştur. 19. yüzyıl İngiliz Kolombiyası örneklerinde yazlık ve kışlık konutlar sabit bir iskelet, çatı pencere ve kirişleri ve direkler ile belirgin bir kimlik görünmektedir. Bu örneklerde çatı ve duvarları oluşturan tahta kısımlar mevsimlik yer değiştirmelere göre kullanılmak amaçlı olarak sabitlenmemiş haldedir.
Ahşap mimarisi özellikle 19. yüzyılda tamamı ile yenilenmiş haldedir. Ağaç, pişmiş toprak ve sıva ile yapılan çeşitli süslemeler, çivilenmiş, testere ile muntazam hatlar verilmiş ağaç iskeletler, bu yüzyılda gelişen yeni sanayi uygulamalar ahşap kullanımını iyice ön plana çıkartmıştır.
Ahşapla insan psikolojisi arasında, rakipsiz ve doğal bir uyumluluk vardır. Ahşabın elektrostatik yük taşımaması ve doğal ısısı nedeni ile ahşaba dokunmak, hatta aynı ortamda bulunmak bile insanda olumlu duygular uyandırır. Ayrıca, oda içerisindeki nemi dengelediği için insanların sağlığına ve bağışıklık sistemine olumlu etkileri olan bir malzemedir. Bunun yanında, yüksek yüzeysel sıcaklığı nedeniyle, düşük ısı dalgalanmalarında rahat bir iç mekan sıcaklığını yakalama şansı oluşur.
Ses izolasyonu yüzeyin kütlesini temel alır. Ahşap, ses emilimi için idealdir. Ahşap, eko ve gürültüyü emerek engel olur. Bu yüzden çoğunlukla konser salonlarında kullanılır. Ses iletimi hızı, ahşapta gazlardan ve sıvılardan daha hızlıdır ve metallerdeki ses iletim hızına çok yakındır. Sürtünme neticesinde oluşan ses enerjisi kaybı da ahşapta hafifliği ve yapısıyla da ilintili olarak belirgin bir şekilde düşüktür. Buna benzer özellikler yüzünden ahşap çoğunlukla müzik enstrümanlarında kullanılır.
Ateşte kurutulmuş bir tahta çok iyi bir elektrik yalıtkanıdır. Hava ile kurutulmuş ahşapta da yalıtkanlık belirli ölçüde aynıdır. Malzemeler, sıcaklığın artmasıyla genleşirler. Genişleme malzemelerin gücünde azalmaya neden olur. Çelik inorganik ve yanımsız olması nedeniyle yanmaya karşı avantajlıdır. Ama, binalarda kullanıldığında, ısıdaki artmanın bir sonucu olarak genleşir ve göçer. Ahşap ısıya karşı neredeyse hiç genleşmez. Tam tersine, ısının etkisiyle, kurur ve güç kazanır.
İnsan sağlığı için olumsuz etkileri olan statik elektrik ahşapta gözlenmemiştir. İnsanoğlunun tanıdığı en eski yapı malzemelerinden biri olan ahşap, sağlığımıza her açıdan dosttur.