Bana, Sıcaklık Ahşabı, Rahatlık ise Kumaşı Çağrıştırıyor...

Ali İşeri

A Mimarlık

Trio Parquet Sponsorluğunda

Sürdürülebilir mimarlık kavram olarak hep mimarlığın ilgi alanı olmuştur; ancak ülkemizde henüz; içinin fazla doldurulmamış bir kavram olduğunu düşünüyorum. Bu kavramın mimarlıkla beraber dile getirilebiliyor olması önemli. Sürdürülebilir mimarlıkta kaynak, enerji, malzeme ve su tasarrufu çok önemli ve bence bütün bunları da etkileyen yapı alanı.

A Mimarlık olarak yaptığınız çalışmalardan ve projelerinizden biraz bahsedebilir misiniz?



A Mimarlık olarak 17 yıldır sektörde hizmet veriyoruz ve bu hizmet kapsamında; proje dizaynından uygulama projelerine ve sonrasında da proje yönetimiyle birlikte projenin uygulamasına varan süreci takip ediyoruz. Yaptığımız işlerin uygulamasını, mimarisini, iç mimarisini tasarlayıp, malzeme seçimlerini yapıp, şartnamelerini hazırlayıp, uygulamalarını da yüzde 90 oranında kendimiz yapıyoruz. Ağırlıklı yurtiçi olmakla beraber yurtdışı projelerimiz de var; ama çoğunlukla ofis ve konut projeleri ile hastane ve spor salonu projeleri yapıyoruz.

Mimarlığın sürdürülebilir ve ekolojik boyutu ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz? Ülkemizde yapılan çalışmalarda bu kavramların özümsendiğini, doğru algılandığını ve uygulandığını düşünüyor musunuz?
Mimaride ekolojik boyutun günümüzdeki karşılığı bence çevre duyarlı malzemelerle uzun süre kullanımı ve var olmayı sağlamak. Yapacağımız ve ortaya koyacağımız eserde, mobilyada ya da yapıda; sağlamlık, fonksiyonellik, uzun ömürlülük gibi konuların ortak noktasının malzeme, malzemenin gerçekliği ve sürdürülebilirliği olduğunu söyleyebiliriz. Ancak sürdürülebilirlik en başta tasarımcı, mimar ve müşteri arasındaki zor süreçlerden bir tanesi. Sürdürülebilirliğin olmazsa olmazları beğeni ve maddiyat bu konuda karşı karşıya geliyor ve sürekli çarpışıyor. Bunların ortak noktada buluşmasını sağlamaksa teknik kişilere, dizayncılara, mimarlara düşüyor. Özünde bu bir bilinç meselesi. İsteyip istememek arzusu, algı konusuysa daha kolay aşılabilir bir kavram diye düşünüyorum. Sürdürülebilirlik ve ekolojik boyut, çok fazla somut bir kavram gibi gözükmese de bence somut bir kavram ve önemli olan istemek.

Sürdürülebilir mimarlık kavram olarak hep mimarlığın ilgi alanı olmuştur; ancak ülkemizde henüz, içinin fazla doldurulmamış bir kavram olduğunu düşünüyorum. Bu kavramın mimarlıkla beraber dile getirilebiliyor olması önemli. Sürdürülebilir mimarlıkta kaynak, enerji, malzeme ve su tasarrufu çok önemli ve bence bütün bunları da etkileyen yapı alanı. Gerçekten ihtiyacı karşılayacak, ihtiyaca destek verecek doğru yapı alanlarının belirlenmesi gerek. Ülkemizde tüm konut dışı yapılar ve ortak alanlar yaklaşık yapı stoğumuzun yüzde 30-40’larını oluşturuyor. Bu konut yapıları dışında kalan yapılar gerek devlet gerekse özel sektör eliyle yapıldığında biraz daha şanslı çünkü belli teknik şartnamelere uygun olması gerekiyor, daha kontrollü ve bir nebze daha organize ekipler tarafından yapılıyor. İşin içinde her disiplin bulunuyor; mimari, iç mimari, peyzaj, elektrik, mekanik ve bu yüzden daha şanslı yapılar olduğunu söyleyebilirim. Ancak bunların dışında kalan ve dediğim gibi yapı stoğunun çoğunluğunu oluşturan ve daha çok tekil inşaatlar olarak yapılan, çevremizde de özellikle bu kentsel dönüşüm sürecinde gördüğümüz yapılar, bu kavramlardan daha uzak ve açıkçası beni daha çok düşündüren yapılar. Çünkü burada iş müteahhitin; bilgisine, görgüsüne, yere, konuma, orada hedeflediği bütçesine ve bir parça da vicdanına bağlı. Özellikle bizim çevremizde yapılan bu tip yapılarda kar marjı çok yüksek olmasına rağmen bu malzemelerden uzak durulmasının sebebinin bu konulardaki bilgisizlik olduğu düşünüyorum. Özetle ekolojik ve sürdürülebilir yapı kavramlarının büyük ölçekli büyük yapılarda daha karşılık bulduğunu söyleyebilirim.

Buradan çevre duyarlı yapı malzemelerinin çok tanınmadığı ya da tanıtılamadığı anlamını çıkarabilir miyiz?


Evet, bu konuda genel olarak bir eksiklik var bence. Üreticilerin kullanıcıya ulaşma ve ikna etme konusunda çok ciddi bir sıkıntısı var ya da kime ulaşacaklarını bilmiyorlar diye düşüyorum. Piyasanın büyüklüğü sebebiyle malzemenin kime hitap etmesi, kime ulaşması gerektiği konularında eksik kalıyorlar. Yeni çıkan malzemelerin diğer bir talihsizliği hem tasarım ekibinin hem uygulayıcı ekibin zamanla yarışmaları. Özellikle büyük projelerde; maalesef dizayncının da, uygulayıcının da, projelendirenin de buna yeterince vakit ayıramaması bu sorunu beraberinde getiriyor. Dolayısıyla özellikle piyasaya ilk çıkan malzemeler biraz talihsiz oluyor. Bizlerin de dönüp kendimize bakmamız gerekiyor bu konuda. Ne kadar araştırmacıyız ya da ne kadar bunlara vakit ayırıyoruz diye... Yaklaşık 100 yıldır varolan pvc denen bir malzeme kullanıyoruz, bu neredeyse artık kaçınılmaz oldu. Bazı hastanelerde, spor salonlarında neredeyse teknik şartnamelerin içine girmiş durumda ve çok da alternatifi olmayan, geri dönüşümü neredeyse imkansız olan böyle bir malzemeyi kaçınılmaz olarak yer döşemesinde, duvarda, kaplamada, elektrik mekanik alt yapısında kullanıyoruz. Yani bu mesleği yapan tasarımcının da bilgisi ve deneyimi önemli diye düşünüyorum.

Sizin kullanmayı en çok sevdiğiniz yapı malzemeleri hangileri? Sizce neden bu malzemelere yakın duruyorsunuz?


Bu konu dipsiz bir kuyu diye düşünüyorum. Her proje, her tasarım kendi malzemesini beraberinde getiriyor. Yapılacak iş konusu derinlemesine analiz edildiğinde belirleniyor diye düşünüyorum. Mimarın estetik kaygısı, mekan tasarımı üzerine düşünceleri bazı malzemeleri eleyip, bazı malzemeleri yeniden gündeme getiriyor. Malzeme seçim sürecinde en azından hep ilk kriterimiz doğal madde demenin çok samimi olacağını düşünmüyorum; ama proje ve tasarım uygun olduğu sürece kesinlikle oyumuz doğal malzemeden yana. Fakat dediğim gibi olmazsa olmazımız bu demenin çok samimi olacağını düşünmüyorum. En azından kendi adıma.

Biz gerçekçilik, duygu ve istekleri dokunabilir ve kullanılabilir hale sokuyoruz, bu anlamda da kullandığımız her malzemenin bir duygu karşılığı olduğunu düşünüyorum. Her tasarımcı için bu değişir; ama benim için sıcaklık ahşabı çağrıştırıyor, rahatlık kumaşı çağrıştırıyor. Dolayısıyla sanırım sorunuzun cevabı benim için ahşap. Diğer tarafıtan bakarsak ahşap benim için; üretim safhasından geri dönüşümüne kadar olan süreçteki masumiyeti, gömün enerjisinin metal, plastik ve pek çok metal türevi ürünlere göre çok daha düşük olması, istenilen tüzük yönetmeliklerinin ön gördüğü şekilde kesildiğinde kontrol kolay işlenilebilirliği ve her türlü tasarıma uygun olması açısından sevdiğimiz malzemelerin başında geliyor.

Bu sayımızda Sürdürülebilir Ofisler konusunu mercek altına alıyoruz. Ofis tasarımlarında iç mekan kalitesinin önemi ve çalışan sağlığı açısından malzeme seçiminin önemi hakkında düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Bu yıl içerisinde yeni bir ofis binası tasarladık ve yaklaşık bir yıl kadar süren bir süreçte projelendirip teslim ettiğimiz bu bina Türkiye’nin en büyük ağaç ve yan ürünleri üretici firmalarından birine ait. Özellikle cephenin tamamını doğal ahşapla kaplamak istedik; ama yaklaşık 6000 m2 bir alan kaplanacaktı doğal ahşapla ve bunu komple ahşapla kapladığımızda maliyeti, dayanıklılığı, temin süresi, bakım kolaylığı dolayısıyla kullanım maliyetlerini masaya yatırdığımızda bu kadar sektörle iç içe olan bir yerde bile dış cepheyi komple doğal ahşap yapmaktan vazgeçtik. Özellikle çevremizde gördüğümüz bazı binalara da baktık, doğal ahşap kaplamalarıyla yapılan binaların zaman içerisindeki deformasyonunu görünce de vazgeçtik. Ancak bu arzumuzu daha sonra iç mekanda daha çok vurguladık. Tabir-i caiz ise projeyi, ağaç gibi davranan ürünlere hiç yaklaşmayarak tamamını doğal malzemelerle sadece ahşapla, taşla hatta peyzaj danışmanımızın da yardımıyla doğal bitkilerle tamamladık.

İç mekanda, özellikle kullandığımız malzemelerde önceden sadece yapı fiziğine önem veriyorduk ve akustikle ışık doğruysa sıkıntı yoktur mantığıyla hareket ediyorduk. Bu mantığı 8-10 senedir aştığımızı düşünüyorum. Bu anlamda ülkenin de çok yol kat ettiğini söyleyebilirim. Artık yerdeki halılar, parkeler olsun boya olsun her birinin teknik dökümanlarından insan sağlığına zararı olup olmadığını daha kolay sorgulayabiliyoruz. Aydınlatmada sağlanması gereken doğru ışıkla ilgili, her projemizde mutlaka bir danışmanla çalışıyoruz. Kullandığımız duvar kaplaması, insanların birebir temas edecekleri masa, sandalyeler, bunlara ofis olarak maksimum dikkat gösterdiğimizi düşünüyorum.

Ofis tasarımları sadece dört duvar olmaktan çıktı. Artık firmaların kurumsal kimliğini yansıtan en büyük etken oldu ofis tasarımları. Tüm bunları anlatabilmek için de kaliteli bir tasarımla doğal malzemeler kullanarak fonksiyonelliği ön planda tutmak gerekiyor.

Yıldız Entegre Genel Müdürlük Binası

Yıldız Entegre, yeni yönetim binası olarak tasarlanan Kartepe’deki Genel Müdürlük Binası’na 2013 yılında taşındı. Firmanın vizyoner üst yönetimi yeni ofislerinin personel verimliliğini en üst seviyeye taşıyacak ve orta vadede büyüme hedeflerini karşılayabilecek, çağdaş bir anlayışla tasarlanmasını istiyordu. Tasarım çalışmaları 6 ay süren ve uygulaması 1 yıl gibi kısa bir sürede tamamlanan Yıldız Entegre Yönetim Ofisi’nin tasarımı A Mimarlık’a ait. Projede oluşturan tüm mekanlar ve mobilyaların çoğu A Mimarlık tarafından tek tek ve özenle tasarlanmış. Yönetici odalarının konseptinden mobilya tasarımlarına, bina girişinin yansıttığı firma kimliğinden malzeme seçimlerine, Yıldız Entegre’nin ürettiği ürünlerin sergileneceği galeriden, doğru sunum tekniklerine kadar özenle tasarlanarak hayata geçirilmiş.

2013 yılında taşınılan bina, modern mimarisi ve Yıldız Entegre’nin yaptığı işi doğrudan anlatan cephe tasarımıyla ön plana çıkıyor. A Mimarlık tarafından tasarlanan 6000 metrekare büyüklüğündeki bina beş kattan oluşuyor. İnsan hayatının vazgeçilmezi olan ahşap, mekanın dış cephesinde ana fikir olarak gelişmiş, uygulanmış ve iç mekan tasarımında vazgeçilmez bir malzeme olarak kullanılmış.

Ofisler çalışanların birbirleri ile iletişimini sağlamak amacıyla açık ofis olarak planlanmış. Çalışanların sağlığı ve konforu için; duvar ve zemin kaplamalarından tavana hatta oturma ünitelerine kadar tüm malzemelerin en iyi ve doğal olanlarının tercih edildiği projede aynı zamanda açık ofis içinde yer alan ortak alanlar tasarlandı. Günümüz akıllı ofis sitemlerinden olan otomasyon binanın genelinde kullanılarak, aydınlatma ve ısıtma-soğutma sistemleri daha verimli ve konforlu hale getirildi. Ayrıca bina içerisinde yer alan 6 büyük toplantı odasının her birine kendine has bir karakter ve tasarım oluşturularak tüm malzemeleri de bu karakterlere göre özenle seçilerek uygulandı.
Sonuç olarak sürdürülebilir, çağdaş ve akıllı ofis sistemleri ile tasarlanan Yıldız Entegre Genel Müdürlük Binası iç mimari projesi; personelin motivasyonunu sağlayıp, firmanın yaptığı işten ipuçları verecek konseptler ve malzemelerle tasarlanarak hayata geçirildi.


Yorum yaz...

Teşekkür ederiz. Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.
Üzgünüm. Yorumunuz gönderilemedi. Lütfen tekrar deneyin.
  • (Yayınlanmayacak)