Uzmanlaşmanın Çok Önemli Olduğunu Düşünüyoruz
Uzmanlaşmaya inanmadığını söyleyen mimarları da duyuyoruz, ama öte taraftan sadece Türkiye’de değil tüm dünyada, ünlü mimarlarca tasarlanmış, tuvaletlerinde metrelerce kuyruk oluşan konser salonlarını, köprüsüne uçak yanaşamayan terminal binalarını, net/brüt alan oranlarının veya kat yüksekliklerinin standartların çok altına düştüğü ofisleri, mercek görevi yaparak yangına sebep olan cephe formlarını da görüyoruz.
GMW MIMARLIK, 2000 yılında, 1949 yılında Londra’da kurulan GMW ARCHITECTS’in kıdemli ortağı olan Ali Evrenay Özveren’in liderliğinde kuruldu. Merkezi İstanbul’da bulunan GMWM günümüzde ortakları olan mimar Dicle Demircioğlu ve mimar Pınar İlki Emekçi tarafından yönetiliyor. Ana işi havalimanı terminal projeleri olan ofis aynı zamanda ofisler, perakende satış yapıları, oteller ve karma kullanımlı geliştirmeler dahil olmak üzere diğer sektörlerdeki projelerde de en yüksek kalitede profesyonel hizmet sunmaya devam ediyor. Ofis ortakları Dicle Demircioğlu ve Pınar İlki Emekçi ile mimarlık gündemine dair kapsamlı bir söyleşi gerçekleştirdik.
Sizinle en son 2017 yılında bir sohbet gerçekleştirmişiz. Aradan geçen bu 6 yılda ofis yapılanmanızda nasıl bir gelişme yaşandı? Süreci biraz sizden dinlemek isteriz.
Pınar İlki Emekçi: 2018 yılında İstanbul ekibimizin genişlemesine ilave olarak Karadağ’da aldığımız 150,000m2lik kapalı alana sahip otel, konut, alışveriş üniteleri, meydanlar, parklar ve marina içeren bir projenin tasarım yönetimi için ortalama 20 kişilik bir ekiple yeni bir şirket kurduk. Projeyi Nisan 2020’de yani tam da pandemi başlarken tamamladık, fakat iki yıla yakın süren seyahat kısıtlamaları nedeniyle o ofisin devamlılığını sağlayamadık. Bugüne kadar birçok ülkede çok ciddi işler yapmış olmamıza rağmen, şirket kurma konusuna biraz tereddütlü yaklaşmaktaydık, bu proje de bize böyle bir tecrübe ve özgüven kazandırmış oldu. Potansiyel projelerimizin neredeyse tamamının yurt dışında olması ve pandemi nedeniyle bazı projelerin tamamen durması nedeniyle İstanbul ofisimizde de ciddi anlamda küçülmek zorunda kaldık. Bu dönemde, evlerden çalışarak Azerbaycan’da sıfırdan yapılması planlanan bir havalimanı konsepti, Amazon’un İstanbul’da açtığı fotoğraf stüdyosu gibi yine uluslarası ve prestijli ama daha küçük kapsamlı projelerde görev almaya devam ettik. Pandeminin sonuna doğru, Kazakistan’da bir havalimanı projesinin konsepten uygulama projesi sonuna tüm mimarlık, mühendislik ve danışmanlıklar dahil tasarım işini aldık. Bu da bizim açımızdan bir ilk oldu; konsept aşamasında şehir mimarı, uygulama projesi sonunda ekspertiz ve inşaat ruhsatı dahil tüm onay sürecini yüz yüze tanışamadığımız bir yerel büroyu da ekibimize katarak biz aldık.
Rusya veya Türki Cumhuriyetlerde iş yapmış olanlar bilir, bu zaten tek başına zor bir iştir, biz bunu bir de hiç tanımadığımız bir yerel büro ile yaptık. Bu dönemde kendi ekibimiz ve yerel büroya ilave olarak mühendislik ve danışmanlık hizmetleri için daha önceki projelerimizde birlikte çalıştığımız ekipleri de projeye kattık. Özetle, bizim açımızdan ekibimizde bir miktar küçülme olmakla birlikte, uluslararası işlerimiz tüm hızıyla devam ediyor.
YENİ BİR BİÇİM, YENİ BİR FONKSİYON, YENİ BİR ANLAM ÜRETME ARAYIŞINDA OLMAYAN, DAHA ÖNCE ÜRETİLENLERİ DEVİŞİRENLERİN İŞİ ZOR, AMA TASARIM ARAYIŞINDA OLANLAR HER ZAMAN YENİ FİKİRLERLE ÜRETMEYE DEVAM EDECEK.
Günümüzde teknolojinin de etkisiyle her şey çok hızlı değişiyor. Bazı meslekler önemini kaybetmeye başlarken yeni meslekler ortaya çıkıyor. Mimarlık mesleği elbette insan var olduğu sürece önemini koruyacaktır. Bu konuyla ilgili öngörünüz nedir? Mimarlık mesleği gelecekte nasıl icra ediliyor olacak?
Dicle Demircioğlu: Yeni bir biçim, yeni bir fonksiyon, yeni bir anlam üretme arayışında olmayan, daha önce üretilenleri devşirenlerin işi zor, ama tasarım arayışında olanlar her zaman yeni fikirlerle üretmeye devam edecek. İşimizin emeğe dayalı kısmı azalabilir, bu da yaratıcılığın öne çıkmasını sağlayacaktır. Her meslekte olduğu gibi mimarlıkta da teknolojiyi iyi kullanan mimarlar zamandan tasarruf edecek, hata payını minimize edecek ama bu, tasarımları bizim yerimize makineler yapacak anlamına gelmiyor.
Projelerinizi incelediğimizde havalimanı projeleri üzerine uzmanlaştığınızı görüyoruz. Bu bilinçli bir tercih miydi? Havaalanı tasarımında dikkat edilmesi gereken önemli unsurlar nelerdir?
DD: Uzmanlaşmanın çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Uzmanlaşmaya inanmadığını söyleyen mimarları da duyuyoruz, ama öte taraftan sadece Türkiye’de değil tüm dünyada, ünlü mimarlarca tasarlanmış, tuvaletlerinde metrelerce kuyruk oluşan konser salonlarını, köprüsüne uçak yanaşamayan terminal binalarını, net/brüt alan oranlarının veya kat yüksekliklerinin standartların çok altına düştüğü ofisleri, mercek görevi yaparak yangına sebep olan cephe formlarını da görüyoruz. Bu örneklerin hepsi, her türlü yapıyı en iyi ben tasarlarım, danışmana veya uzmanlaşmaya ihtiyacım yok, işi bilen bir iki mimarı ekibime katar yaparım diyen mimari bürolar tarafından tasarlanıyor maalesef.
Ayrıca, günümüzde proje sürelerinin çok kısaldığı düşünüldüğünde uzmanlaşmak işverenler açısından mimar seçiminde çok daha önemli hale geldi. Konuyla ilgili standart ve planlama prensiplerine hakimiyetin kazandıracağı zamanın yanı sıra her projeden çıkartılmış derslerin, yeni projelerde dikkate alınması çok kıymetli.
BIZ, HAVALİMANI BİNALARI MİMARISI ÜZERİNDE UZMANLAŞTIK VE BU KONUDA GENELLİKLE YABANCI BÜYÜK MİMARI BÜROLARA VEYA İDARELERE DANIŞMANLIK DA VERİYORUZ.
PIE: Biz, havalimanı binaları mimarisi üzerinde uzmanlaştık ve bu konuda genellikle yabancı büyük mimari bürolara veya idarelere danışmanlık da veriyoruz. Ama aynı zamanda Türkiye’de veya yurt dışında uluslararası proje standartlarına uygun büyük ölçekli farklı yapı tiplerini de o projelere uygun danışmanlarla çalışmak kaydı ile tasarlıyoruz. Sadece hastane yapılarına danışmanla birlikte dahi girmiyoruz, çünkü hastaneler de aynı terminaller gibi sadece danışmanla yapılabilecek projeler değil. Havalimanı tasarımında dikkat edilecek konularla ilgili hatta her bir konuyla ilgili tek tek yazılmış onlarca kitap var, bunların tamamını burada listelemek zor ama en önemli birkaç prensipten bahsedebiliz. En önemli konu yolcu konforu; bunun için yürüme mesafeleri, bagajlı ve bagajsız kat değişim sayısı, bir sonraki prosesi önceden görebilme, gidilecek yönü anlamanın ötesinde hissedebilme, mekânın ambiyansı gibi birçok konuya dikkat ederiz. Yolcu konforu kadar önemli bir diğer konu da tasarımın bütünü tabii ki; havalimanları, bulundukları ülkelerin ya da şehirlerin giriş-çıkış kapıları olmaları nedeniyle akılda kalıcı, çarpıcı tasarımlar gerektiriyor. Sonrasında güvenlik önemli bir konudur; hem havalimanı hem de uçuş güvenliği için çeşitli önlemler alırız. Terminal binalarının ihtiyaçları teknoloji, bürokrasi, ekonomi gibi birçok nedenle zaman içinde değişebilir, bu nedenle adapte edilebilirlik, esneklik ve büyütülebilirlik de çok önemli kriterler arasındadır. Tüm yapı tipleri için geçerli olan, sürdürülebilirlik, ekonomi, işletmenin efektifliği gibi konular da boyutları ve dolayısıyla etkileri nedeniyle havalimanlarında daha çok önem kazanıyor. Tasarımda dengeye önem vermek gerekiyor, ekonomi ile kapasite, esneklik ile güvenlik, yürüme mesafeleri ile mekânsal konfor, çarpıcı tasarım ile sürdürülebilirlik, inşa ile işletme maliyeti gibi tüm kriterler arasında mutlaka bir denge sağlamak gerekiyor.
BİZİM PROJELERİMİZDE ANA HEDEFLERİMİZ İÇİNDE; KARBON SALINIMINI VE DOĞAL KAYNAKLARIN TÜKETİMİNİ AZALTACAK, SU TÜKETİMİNİ OPTIMIZE EDECEK SÜRDÜRÜLEBİLİR İNŞAAT TEKNİKLERİNİN, MALZEMELERİN GERİ DÖNÜŞÜMLE YENİDEN KULLANIMINI SAĞLAYACAK İNOVATIF TEKNOLOJİLERİN VE ENERJİ-ETKİN SİSTEMLERIN KULLANIMI YER ALIYOR
Sürdürülebilirlik, mimarlıkta giderek önem kazanan bir konu haline geliyor. Siz sürdürülebilir tasarım ilkelerini nasıl uyguluyorsunuz ve bu konudaki görüşleriniz nelerdir?
DD: Sürdürülebilirlik kelimesini ilk kez Birleşmiş Milletler tükenmekte olan doğal kaynakları azalmadan, gelecek nesillere ortalama bir yaşam kalitesi için yeterli miktarda bırakabilmek olarak tanımlanmıştır. İnşaat sektörünün iklim krizinde neredeyse üçte bire denk gelen etkisi göz önüne alındığında, biz en büyük sorumluluğumuzu, gelecek nesillere estetik değerlerle ihtiyaçlara uygun olarak tasarlanmış, teknik olarak koordine edilmiş, sürdürülebilir bir yapılı çevre bırakmak ve doğal kaynakları korumak olarak görüyoruz. Sürdürülebilirlik amacını destekleyen teknolojileri; sürdürülebilir sistem ve malzemeler, net-sıfır enerji binaları ve biyofilik tasarımlar olarak özetleyebiliriz. Bizim projelerimizde ana hedeflerimiz içinde; karbon salınımını ve doğal kaynakların tüketimini azaltacak, su tüketimini optimize edecek sürdürülebilir inşaat tekniklerinin, malzemelerin geri dönüşümle yeniden kullanımını sağlayacak inovatif teknolojilerin ve enerji-etkin sistemlerin kullanımı yer alıyor.
Malzeme mimarinin önemli girdilerinden, sizin için malzeme nedir, malzeme seçim süreçleriniz nasıl işliyor. Sizin kullanmayı en çok sevdiğiniz yapı malzemeleri hangileri?
DD: Kendisi gibi görünen malzemeleri kullanmayı seviyoruz, bu betonsa beton, porselense porselen, ahşapsa ahşap, eğer bir yerde ahşap görüntü istiyorsak ahşap kullanırız ahşap giydirilmiş alüminyum kullanmayız, ahşap kullanamıyorsak, alüminyum kullanmamız gerekiyorsa aynı sıcaklığı verecek bir renge boyanmış, alüminyum gibi görünen alüminyum kullanırız. Aynı şekilde doğal taşların da birebir aynısı olduğu iddia edilen taklitleri çıktı mesela, bunları kullanmayız, bütçe veya bakım onarım imkânları doğal taşa imkân vermiyorsa seramik, porselen, beton hatta sıva boya gibi yapabileceğimiz en uygun gerçek malzemeyi kullanırız.
Malzeme seçimlerimizi en etik şekilde yapmaya gayret ederiz, genellikle marka vermeden bir teknik şartname yazarız. Eğer işveren marka istiyorsa, o zaman mutlaka her malzeme için birbirine denk en az üç markayı tanımlarız. İşveren bütçe nedeniyle farklı markaları da listeye eklememizi isterse, diğerleriyle farklılıklarını da belirterek o markadan da projeye uygun ürünler seçmeye çalışırız.
Bir mimari proje inşa edildiği yerde kalıcı bir etki yaratıyor ve sadece bina içinde yaşayanları değil o yerde yaşayanları da yakından etkiliyor. Dolayısıyla mimar ve tasarımcıların sorumluluğu oldukça fazla. Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenmek isteriz.
PIE: Guy de Maupassant ve Eyfel Kulesi anekdotu binaların görsel olarak, onları her gün dışarıdan görenleri, en az kullanıcıları kadar etkilediğini esprili bir dille anlatır. New York’taki gökdelenlerin zemin katlarının halka açık olması, çevrelerindeki ihtiyaçlara göre şekillenmesi de tüm çevrenin yaşam kalitesini arttıran bir yaklaşımdır. Yapılan tüm binaların şehrin silüetinden şehrin iklimine, bölgesel ekonomiye kadar çok geniş etkileri söz konusudur. Buna bağlı olarak da zaten, rüzgâr, güneş-gölge, arazide kaplamalı alan/ toprak alan oranı, gürültü, koku, kullanım amaçları gibi çok detaylı analizler sadece bina için değil tüm çevreyle birlikte yapılmaktadır. Mimarlar bu sorumluluğun farkındalar elbette, ancak ekonomik koşullar nedeniyle mal sahiplerinin taleplerine direnmekte zorlanıyor olabilirler ancak.
6 Şubat 2023 tarihinde yaşadığımız deprem felaketi ülkemizin gerçeği olan depremi bir kez daha çok acı bir şekilde bize hatırlattı. Depreme dayanıklı yapılar üretilmesinde mimarların rolü nedir?
DD: 6 Şubat’ta, arka arkaya iki tane çok şiddetli deprem yaşanması büyük bir felaketti, o depremde yakınlarını kaybedenlere sabır diliyor, bir daha böyle bir felaketin yaşanmamasını diliyoruz. Mimar olarak bizlere düşen görevleri şöyle sıralayabiliriz; proje aşamasında mimari ile statik dahil diğer disiplinler arasında koordinasyonu tam olarak yapmak ve dolayısıyla inşaat sırasında kontrolsüz değişiklik olmamasını sağlamak. Yaptığımız tasarımları, konseptten başlayarak strüktürüyle birlikte düşünmek, bölge şartlarında doğru şekilde inşa edilebilir olduğundan emin olmak, özellikle deprem bölgelerinde inşa edilmesi zor olacak strüktürel zorlamalardan kaçınmak. Strüktürel elemanlar dışında kullandığımız kaplama malzemeleri, bölücü duvarlar asma tavanlar gibi strüktürel olmayan yapı elemanlarının da depremde can kaybına neden olabileceğini aklımızdan çıkartmayıp, bunların depremdeki davranışlarını mühendislerle birlikte doğru hesaplayıp gerekli önlemleri almak. Ülkemizde, 1999 Gölcük ve Adapazarı depremlerinden bugüne, büyük adımlar atıldı; yeni yönetmelikler yazıldı ve yapı denetim sistemleri kuruldu. Bizim de üzerinde çalıştıklarımız gibi büyük ölçekli projelerde, zaten konusunda çok tecrübeli ekiplerle projelendirme, uygulama ve denetim mekânizmaları mükemmel bir şekilde işliyor fakat konut projeleri gibi daha küçük ölçekli projelerde konu dönüp dolaşıp tüm paydaşlarda görebileceğimiz etik probleme geliyor.
Özellikle son dönem projeleriniz ve tasarımlarınız nelerdir? Bu konu hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz?
PIE: Şu anda inşaatı devam eden konseptten uygulama projesinin sonuna kadar tasarımını tamamladığımız Kyzylorda Havalimanından sonra Afrika’da gizlilik nedeniyle adını veremeyeceğimiz bir havalimanı master plan projesini tamamladık. Havalimanlarının yanında çok farklı bir ölçekte, 400m2’lik bir konut dekorasyonunun, proje ve uygulamasını yaptık