Projelerimizde Tercihimiz Doğa İle Uyumlu Tasarımlar
Nursema Öztürk & Mustafa Öztürk
M&N Mimarlık
Nplus Banyo Sponsorluğunda
Bizi en çok rahatsız eden konuların başında Türkiye’de doğru gerçekleşmeyen şehir planlaması ve bilinçsiz betonlaşma geliyor. Oturduğumuz binalar kentsel dönüşüme girerken hepimiz bilinçsizce; biraz daha kat çıkar mı, İmarda artış olur mu? Kaygılarını yaşıyoruz ve yeşili unuttuğumuzu bile hatırlamıyoruz.
M&N Mimarlık ve İnşaat firması olarak müteahhitliğin ötesinde tasarım dili ve kalitesiyle butik konut projeleri üretiyorsunuz. Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?
M&N Mimarlık, çağdaş ve seçkin inşaat projelerini uygulayan ve kendi çizgisini de bu projelere katarak iyi bir kimlik oluşturmak amacıyla tasarım, proje ve uygulama yapan bir firma. Kurucuları olarak bizlerin iç mimar /akademisyen ve inşaat mühendisi olması, yirmi iki yıldır hizmet veren firmamızın kalite ve tasarım gücünü oluşturan en önemli faktörler olduğunu düşünüyoruz.
M&N Mimarlık olarak bu güne kadar yüz ellinin üzerinde AVM inşaatı, üç yüzün üzerinde banka şubesi ve pek çok konsept ofis tasarımı ile showroom tasarımları yaptık. 2011 yılından beri de Kadıköy/Yoğurtçu Parkı ve çevresinde müteahhitliğin ötesinde tasarım dili ve kalitesiyle butik konut projeleri üretiyoruz.
Son dönemde hayata geçirdiğiniz kentsel dönüşüm projeleriniz dikkat çekiyor. Kentsel dönüşüm kavramı altında gerçekleşen konut sektöründeki bu hızlı değişim hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz?
Bizi en çok rahatsız eden konuların başında Türkiye’de doğru gerçekleşmeyen şehir planlaması ve bilinçsiz betonlaşma geliyor. Oturduğumuz binalar kentsel dönüşüme girerken hepimiz bilinçsizce; biraz daha kat çıkar mı, imarda artış olur mu? kaygılarını yaşıyoruz ve yeşili unuttuğumuzu bile hatırlamıyoruz. Eskiden evler bahçeliydi, o bahçesi olan evler 1960’larda apartmanlara dönüştü, sonra bahçeli apartmanlar da dönüşmeye başladı ve binalarımızın önünde ya da arkasındaki o bahçeler otopark betonu ile kaplandı. Sonuç olarak toprağın ne suyu emme ne de nefes alma şansı kaldı. Şehirlerimize bunu bir kanser hücresi gibi sunduk ve betonlaşmaya kurban olduk. Belki bu durumu tümünden düzeltmeye gücümüz şimdilik yetmez; ama kentsel dönüşüm ile aslında buna bir dur diyebilirdik.
Biz M&N olarak 2011 yılından beri kentsel dönüşüm kapsamında projeler yapıyoruz. Binalarımızda ahşap görünümünü daha yoğun ve dengeli kullanıyor, antresit kayar panjur sistemi ile çağdaş mimariyi Yoğurtçu Parkı yeşilliği ile yarıştırmadan beton görüntüsünden uzak tutmaya çalışıyoruz. Farklı peyzaj ve aydınlatma sistemi ile daha çağdaş ve modern peyzaj uygulamaları yapıyoruz. Daha maliyetli olmasına rağmen otopark sorununu otolift kullanarak çözüyoruz ve en azından bahçeleri kazanmaya çalışıyoruz.
Bu konuda sunduğumuz çözüm ve farklılıklarımızla, mesleğimizin tüm avantajlarını sonuna kadar kullanarak, daha planlı, daha konforlu ve doğaya saygılı binalar üretmeye çalışıyoruz.
Kadıköy Yoğurtçu Parkı ve çevresinde dönüşüm projelerine imza atıyorsunuz. Peki bu bölgeyi tercih etmenizdeki sebepler nelerdir?
Kadıköy, aslında yüz yıllardır çok önemli bir yerleşim yeri. MÖ 68’de kurulmuş olan Kalkedon, zamanında ticaret ve yerleşim alanı olarak da ciddi bir öneme sahipmiş. Ancak son yüz yılda nedense Kadıköy’ün o güzelim tarihi göz ardı edilmeye başlanmış, çarpık kentleşme ve maddi imkansızlıklar ile tabiri caizse katledilmiş.
Yoğurtçu Parkı ise Osmanlı’nın ilk tescilli parkı ve 1970’li yıllarda uygulanan yanlış bir imarla bölgedeki köşkler, ahşap evler yıkılmış, parsellere bölünmüş ve bugünkü apartman mimarisi ile katledilmiş. Aslında bu bölge değeri unutulmuş, Kurbağlıdere’nin yıllarca çözülemeyen pis kokusundan dolayı da göz ardı edilmiş bir bölge.
Bizim bu bölgeyi seçmemizin nedeni; bir yüzyıl boyunca unutulmuş bu güzel bölgenin daha yaşanır bir hale gelmesini ve eski değerine kavuşmasını sağlayabilmek. Ayrıca ulaşım açısından son derece kolay ulaşıbilir bir bölge ve çevre yolundan da bağlantı sağlanabiliyor. Önündeki yemyeşil tarihi Yoğurtçu Parkı ile, denizle iç içe olması ve buranın gelecekte yeniden moda olabileceğine inancımız yüksek olduğu için de bu bölgeye tercih ettik diyebilirim.
Aslında çok kiymetli bir alan olduğu için yanlışlıkları düzeltmek, buradaki dönüşümün çok farklı olmasını ve arkadaki binaların çok yüksek olmamasını istedik. Mimari anlayışın çevreye ne kadar zarar verdiğini, bundan dolayı da böyle tarihi bir dokunun yok olduğunu görüyoruz. Bu sebeple bölgeye odaklandık; daha sürdürülebilir, mimari ve kentsel arayüz diyebileceğimiz bir yüz ile ortaya çıksın, insanların hakettiği, çağdaş, yüksek standartlarda bir anlayış olsun istedik. Sürdürülebilir bir bölge haline gelmesi için de burada yaşayan insanların yaşam kalitesini artıralım ve buraya sahip çıksınlar istedik.
Biz projelerimizde standartı yüksek tutarak aslında bu bölgenin rantını da yükseltmiş olduk. Bina konseptlerini daha çok ahşap ve doğa ile uyumlu olabilecek malzeme seçimlerimizle oluşturduk. Taş malzemeleri ve camı bolca kullandık, ışığın geçirgenliğini panjur sistemleriyle oluşturmaya çalıştık. Projelerimizin en önemli özelliği ise depreme dayanıklı binalardan oluşması
Kentsel dönüşüm kapsamında avantajlı projeler üretiyorsunuz. Projeye ve bulunduğu bölgeye sağladığınız avantajlar nelerdir?
Kentsel dönüşüm projeleri kapsamında yapmış olduğumuz bu konut projelerinin doğadan esinlenen tasarımlar olması avantaj diye düşünüyorum. Ahşap tonlarını, antrasit ve vizon tonlarını kullanarak doğayı anımsatan tonlamalarla biraz daha kendini kamufle eden binalar üreterek, çevresiyle uyumlu bir mimari kimlik oluşturduğumuz için bölgeye avantajlar sağlıyor diyebilirim. Mimari açıdan da burada yaşayan insanlara daha yüksek standartlarda konutlar sunuyoruz.
Normalde Kadıköy Belediyesi’nin vermiş olduğu haklar ile yapılabilecek yükseklikler belli ama biz mimarinin çizgiselliği ile yatay hatlar kullanarak binayı yüksek göstermemeye çalışıyoruz. Ayrıca otoparklarda otolift kullanarak binalara bahçeler kazandırıyoruz. Teknolojiyi kullanarak yapmış olduğumuz en önemli çözümlerden bir tanesi bu ve bulunduğu çevreye değer katan bir çözüm olduğunu düşünüyorum.
Projelerde çok fazla balkon yapamıyoruz; ama yaptığımızda da cam balkon sistemi kullanıyoruz. Pencerelerde yere kadar inen camlar kullanarak böylece hem mekan içinde hem de binanın dışarıdan görüntüsünde daha iyi bir etki yaratıyor.
Önündeki yemyeşil tarihi yoğurtçu parkı ile, denizle iç içe olması ile buranın gelecekte yeniden moda olabileceğine inancımız yüksek...
Malzeme seçimi süreçlerinde çok boyutlu kriterler rol oynuyor. Sizce malzeme seçiminde öne çıkan kriterler neler olmalı? Sizin kullanmayı en çok tercih ettiğiniz yapı malzemeleri hangileri?
Yapı malzemeleri seçimlerini yaparken çevre duyarlı ve geri dönüşebilir olmasına çok önem verilmeli ve biz de elimizden geldiğince buna dikkat etmeye çalışıyoruz. Camı ve ahşabı çok kullanıyoruz; alüminyum ve seramik dönüşebilir malzemeler olduğu için tercih ediyoruz. Ayrıca birçok müteahhidin pahalı olduğu için kullanmadığı ses izolasyonlu boruları kullanıyoruz.
Su ve yağmur suyu borularında tercihimiz ses izolasyonlu borular oluyor; çünkü gürültü apartmanlarda büyük sıkıntı yaratıyor. Biz bu bakımdan bu boruları tercih ediyoruz ve bizim binalarımız sessiz binalar oluyor. Cephelerde de mantolama yapıyoruz ve mantolamanın üzerine de kompozit malzeme kaplıyoruz. Bu, ısı yalıtımı açısından büyük bir avantaj sağlıyor ve ciddi oranda ısı kaybını engellemiş oluyoruz.
“Tasarımlarda doğayı ön plana çıkartış var, artık doğallık farkedilebilir bir düzeyde. Mobilyalarda da doğal tasarımlar ile yalın ve ferah mekanlar yaratarak konfor sağlamak daha doğru diye düşünüyoruz.” demiştiniz bir önceki röportajınızda. Peki projelerinizin iç mimari tasarımında dikkat ettiğiniz unsurlar nelerdir?
Yapmış olduğumuz iç mimari tasarımlarda doğayı içeri almaya çalışıyoruz. Önümüzde çok güzel Yoğurtçu Parkı var ve parkın doğa manzarasını evin içindeki renklerde de devam ettiriyoruz. Naturel ahşap tonları ve açık renkleri kullanıyoruz, duvar boyasında çok açık kum beji, yine doğadaki renkleri tercih ediyoruz. Tam beyaz gibi kendini ön plana çıkartan renkler yerine her şeyle uyum sağlayabilen tonları kullanıyoruz, seramiklerde de çok açık renklerle mekanda hoş bir ferahlık sağlıyoruz. Böylece birbiriyle uyumlu renkleri tercih ederek bütünsel doğal bir konsep ortaya çıkarmış oluyoruz.
Işık alabilen, güneşi bolca içeriye kadar getirebilen açıklıklar yaratıyoruz. Mümkünse birçok dairede açık mutfak yapmayı tercih ediyoruz çünkü salonla iç içe olması aile içindeki iletişimi de güçlendiriyor. Kullandığımız aspiratör gibi beyaz eşyalarda da en iyi ve en son teknolojileri tercih ediyoruz.
Açık mutfaklarda kullandığımız çekiş gücü kuvvetli ama sessiz aspiratörler, akıllı teknolojilerle üretilmiş enerji ve su tasarruflu beyaz eşyalar ile malzeme seçimlerimizde bir fark yaratıyoruz. İç mimari olarak da insanı rahat ettirebilecek niteliğe sahip tasarımlar üretmeye önem veriyoruz.
Projelerinizde çözüm ortaklarınızdan biri olan NPLUS Banyo’yu tercih etme sebebiniz nedir? Mekana kattığı değeri nasıl tanımlarsınız?
Projelerimizde özellikle ıslak hacimlerde minimal tasarımları tercih ediyoruz. Bizim genel çizgimiz anlaşılabilir ve kullanışlı tasarımlar üretmek. Herkese, her yaşa, her kültür düzeyinde insana hitap edebilmesi bizim için çok önemli. Özellikle NPlus projelerimizde tercih ettiğimiz bir marka onların çizgisi bize çok yakın ve aynı dili konuşuyoruz diyebilirim. Bizim ne istediğimizi çok iyi anlıyorlar ve NPlus’ın çizgisi, kalitesi ve servisinden dolayı memnunuz. Yeni projemizde de yine NPlus’ı tercih ettik.
Tasarımlarının asma dolap şeklinde altı rahatlıkla temizlenebilir tasarımlar olması, özellikle bizim gibi çanak lavabo tercih etmeleri, tezgahlarının kullanışlı ve rahat temizlenebilir bir malzeme olması bizim için çok önemli tercih sebepleri. Ayrıca banyolarda kullandığımız seramiklerle Nplus Banyo dolaplarının renklerini de kombin edebiliyoruz, dolayısıyla renk seçimlerinden tasarımlarına kadar bize hitap ettiği için özellikle NPlus Banyo’yu tercih ediyoruz.
Bizim genel çizgimiz anlaşılabilir ve kullanışlı tasarımlar üretmek. Özellikle Nplus Banyo projelerimizde tercih ettiğimiz bir marka, çizgisi bize çok yakın ve aynı dili konuşuyoruz diyebilirim.